Tırtar / Kerpiçköyün işleri imece sap kağnısı aşanlara da düğende beygiri kaçanlara da oğlak-kuzu seçilecekse de koşturur herkes eliden geldiğince kuyu-emen eşilecekse de herkes kazma-kürek ellerde konu-komşu eynelde yolma harmana yetişecekse kağnılar imece her evden; ev yapacak olan Mullapak tepesinden taş getirecekse bir elden bir ele; Karakaya’da başedilip söğüt gelecekse de mükellef olan temel atar bahardan, çıkıntı ham toprak suyla halledilir eski çürük saman serpilerek çiğnenir birkaç gün geçer aradan yığalını aldıktan sonra biraz daha saman çiğnenir, karıştırılır, alttan alınıp adeta çapılarak yan tarafta tekrar karılır etraf göz alabildiğine çamur, karılmış üç gün sonra; düzce bir yer süprülüp hazırlanmış yerler sulanmış dört gözlü tahta kalıp, ıslatılıp en uzağa konulmuş kovalarla gelen çamurla doldurulmuş bir güzel malalanmış, perdahlanmış sıkıştırılmış yanlardan vurulup kalıp iki yanındaki kulplardan tutulup ustalıkla kaldırılmış dört kerpiç öylece kalakalmış sonra dört daha, kesilmiş.. sonra …. dört tane daha gözüyün alabildiğine kerpiç bütün çamur kerpiç kerpiç deryası, köy içinde bir gayretle, iş bitmiş komşular imece kuruyacak birkaç güne yine komşuların el birliğiyle yağmur başlamadan istif edilmiş duvar dibinde karaltı bir yere hıfzedilmiş çatının “baba”sı dikilmiş, köşelerden babaya dikmeler eklenmiş ustaların kulak kaşıdıkları yirmibeşlik çivilerle çatı çatılmışsa ustanın cartlak sesi “-gene mi geldiii, gene mi geldiiiii cenneti aladan beri mi geldi” tevatürle anlatırdı kimin ne getirdiğini, özenle sererdi gerilen ipe “-ovada çifti işlesin, dağda sürüsü kışlasın oğlan eversin, gız gelin etsin o bizi menun etdi Allah da onu memnun etsin” çatının direkleri uzatılmış köşelerden babalara yola bakan köşe direğinin en ucuna Allah nazardan sakların diye küçük tosbağa kabuğu nazarlık, deve boncuğu kiremitler döşenip bitince en tepeye ters bir şişe ne demekse? paylaşıldığı için büyürdü sevinçler, kıvançlar, ve paylaşıldıkça azalırdı acılar, kaygılar onur hepimizin olurdu “bizim” derdi tüm köylü bu yüzden güzel, daha güzel olurdu, içimizde asalet büyürdü DİPNOT emen: ağaç fidanları dikmek için açılan çukur, oyuk İmece: ihtiyacı olana bir çok kişinin elbirliği ederek yapılan iş yardımı perdah: kenardaki göze hoş gelmeyen fazlalıkların giderilmesi karaltı: kasdedilen yağmurun, güneşin görmeyeceği yer, kuytu hıfz etmek: saklamak, korumak, aklında tutmak RESİM: kerpiç kalıbı |