Pilsiz Kevaşe İhtimalleri/..1../ Gözbebeğime batırdığın iğne! Ağzın yani, cennetin aralık kapısı... İşte o kırık iğne Masada sızan pilsiz kevaşe Şimdi kimin dinine kıble? Ah içimde bileği kesik bir çiçek can çekişiyor... Gece çürüdü, sen bana fesleğenlerden bahset! Ciğerime gönderdiğin iadesiz sızı Saçların yani, açık bir yaranın iltihaplanmamış ağzı... Paslanır avuçlarımda, denizden kaptığı bir tutam nem İlikler aklıma hiç ummadığım çiçek aşısını! Hayalperest merhemler sürdüm yaralarıma Göğsümdeki bir eğelik boşluk hiç dolmadı... Yeni kitaplar yazdım, Hiçbiri kutsanmadı! Seni dileyecek boş bir avucumsa hiç olmadı... Gece çürüdü, su boşlukta eridi Tütün ciğerlerimde bağımsızlığını ilan etti Akıl tutuldu, atar damar sustu! Dilimdeki cehennem, dilindeki cennete küstü... Gittin, İçimde sahte bir peygamber öldü! /...2../ Ağzımda gevelediğim ağzın Hani şu cennetin aralık kapısı Açılsa artık! Pilsiz kevaşenin Dili olsa da konuşsa... Tek ortak yaramız özlemek seninle... Sessizlik kaç nefes terbiye edebilir bilinmez! Nabzımı emen bu karanlık Bu gecenin rahmi Kaç sızı daha doğurur bilinmez! Ama müşterek bir martımız olmalı seninle Tahammül sınırlarımızın dahi ırzına geçen! Belki ilerde işler iyi gider Bakarsın bir deniz kiralarız Üç ada bir vapur... Ama şimdi aklından bir şehir tut Ve onu ikiye böl dudağınla Ve sandalcılar piç etmeden bir geceyi daha Ve mimarlar boğazına üçüncü köprüyü kurmadan Bir dikiş daha atmadan yani ağzına Anlayamayacaklar bizi susturamayacaklarını... Sevgili İstanbul Ben ki yolunu kaybetmiş suskun bir nehir Denizin emri Mavinin kavli ile Dökülebilir miyim gözlerine? /..3../ Konusuz gözlerine düştü gece Çürüdü Çingenelere özne ne gerek Ki mevsimlerden deniz Aylardan mavi ve günlerden sızı... Yüzünde beslediğin nar kabukları Ağzın yani Cennetin aralık kapısı Haczetse diyorum ağzımı... Martılar çığlık satar vapurlar kan Rengin, Öznesiz bir Çingene çiçeğinden arta kalan... Yüzünde beslediğin cam kesikleri Gözlerin yani Cennete iltica talebi Kanatsa diyorum gözlerimi... Taşlar kilit, ağzım kilit Ağzımdan ağzına açılan kapı kilit Ki kendi etini parçalayan kendi tırnağıdır insanın Ki sen de çok kafiyeli yürürdün eski şiirlerde... Ne diyorduk! Sevgili Pilsiz Kevaşe Bu ilk Eylül’ümüz seninle İlk sevişmemiz yaralarımızla Ki ağzın cennetin aralık kapısı... Ki daha mühim şeyler vardı dilimde Sen gelince eridi... Ve ben... Buna uygun bir ayet insin diye bekledim oysa kapanmış gökyüzü Tanrı çoktan söylemiş üstümüze son sözünü! Ah göğsümde bir çiçek can çekişiyor Bir kadın sana şirk koşuyor Sevgili Pilsiz Kevaşe Bir kadın... Anne oluyor! |