Tırtar / Yörük Çadırıköy altında develer ıhtırıldı bütün köylü, köy altında Omarağatarlasında bir bayram; bir payanır havası çocukların çığrışları, curcuna sevinçler taşmakta! .. küçükler agalarının gerisinde kızlar harmanyerlerinin, ovayolunun çevre tepelerinde yörükler meraklı gözlerin hapsinde yörükler kendi alemlerinde kadınların sesleri canlı yüzleri canlı, güneş yanığı güleç, dolgun kırmızı yanaklı hepsi yeni urbalı, yeni yağlıklı hepsi iri-yarı bildiklerimizden daha geniş adımları, kavuşanlar akrabalarına birini ötekine tanıştırma telaşında bildiklerini değil, duyduklarını sormalarda atalarını duyurur; “-ben Pala Memedin gızıyın Kara Hacı Gaynatam olur” ? “-anam annadırdı çocukluğumuz da ebem olurumuş Tırtarlı Ayşa Deli Elif Bobamın halası bobacağzım; yeni öldü ta(h)a … hinci ben Bakı’nın geliniyin halamız yerindesin gaa! ver elini öpeyin, abılla isder evlat de; isdermezsen gardaş de ağğa!” “-ay dayım, ha dayım, ha emmim öz be öz can gardaşım” dedi belinin kamburuna inat doğruldu davarlar aşıtlandı, Akgedikden ovaya doğru, kervan konakladı harmanyerinde birbirine karıştı bizim köylülerle yörük obası hasret giderenler, yeni tanışanlar kucaklaşıp, sevinçle ağlayanlar akraba çıkanlar birbirine, birbirine; bir diğerini soran ötekine başkasını tanıştıran birileri vardı, herkes birbirine kaynaştı, çocuklar kucaklandı yeğenler bağra basıldı adamlar yağlıklı yaşımızdan birkaç kat fazla olmuştu acısı dinmişti gidenlerin ebem “tanışımız galmamış desene” dedi sorduklarının gelini, torunu idi herbiri “-bizim köyün nufuzuna kayıtlı”ymış İnce’lerin Karasu’ların , Yılmaz’ların Bozkurt’ların bizim köye gelirdi “ilk yoklama”ları kimbilir kim, nerde doğmuş, nerde yaşamış hâlâ sağ mı, bilen var mı? ebem dolaz, taş yoğurt, deri peyniri ve bir sürü kişiden havadis getirdi dedem birkaç kişiden bahsetti babam pek oralı değildi, anamı hiç ilgilendirmediği belli kağnı hazırlanıp çalı toplamaya gidildi çok geçmedi, akşama doğru, Akgediğin tepesine kadar çıkıp arkalarından uğurladık, ağabeylerle peşleri sıra koştuk, yetişmek kaygısıyla geride bıraktık birilerini sevinçli, çoşkulu “-gün batımına kadar Koca Çayıra varırlar”mış “-Koca Çayıra konacaklarmış” ben de başkalarına söyledim, yörükler hakkında diğerlerinden öğrendiklerimi “-develeri ıhtırıp, denkler indirilip, beş direkli çadırlar kurulacakmış” Kocaçayır’a “olum bey çadırı yedi direkli olu zahar” dedi biri sekiz diyende oldu.. dokuzu, onu da buldu.. .. biri iki gün buraya konacaklarmış dedi bir abi.. “-üş gün buradalarmış”, dedi en büyük abi “-belki bir hafta” bir başkası “-zıyan ekmedikleri yer kalmaz” dedi … dağları-dereleri yardı gitti bir toz bulutu, toz bulutu yükseldi arşa katedip gittiler dağları yollar boyu kater etdi develer akrabamız yörükler “havayı hey deli gönül havayı ay doğmadan şavkı tutmuş ovayı Türkmen kızı katar etmiş mayayı çekip gider - çekip gider bir gözleri sürmeli hay hay hay hay çekip gider çekip gider bir gözleri sürmeliiiii” Çalı / 1984 DİPNOTLAR ıhtırmak: develerin “ııhhh” denilerek çöktürülmesi İnce Sülalesi: Polatlı Yağcıoğlu köyünde iskan edildiler Karasu Sülalesi: : Antalya Serik ve Aksu bölgesinde oldukları Yılmaz Sülalesi: Akşehir’de iskan edilmişlerdir Bozkurt Sülalesi: Antalya Serikte iskan edilmişler |
Saygımla