Tırtar / Eşe-Fatma
“-mesel-mesel meliki
o(ğ)lu-ğızı oniki ot verdim melemedi duz verdim yalamadı ıkınır sıçamazıdı donunu alıp gaçamazıdı” "-olcağından değil ya mesel işde bi çobanınan, bi canavar arkadaş olmuşlar, günü-ğelmiş canavar, “bana bi can yoldaşı” deyeleg çobandan bi guzu isdemiş arkadaş oldukları uçun o da; “-ben hu bayırı dırmanayın, garşı dağa çıka(yı)n bi gaval çala(yı)n sürü bana doğru akışır gelir en arkada biri galır; en arkadada galan burnu yağlı götü ballı (yani sümüklü-ötürüklü ) kel guzu o senin ossun” demiş … senin çoban dediğini etmiş, dırmanmış depeye başlamış “fülülün fülülün” deye gavalını çalmaya canavar da en arkada galan burnu yağlı, götü ballı guzuyu sırtlamış hadee (orman)gorudakı evine guzunun adını da zağır ebelerinin adıdır eşeynen fatma; "Eşe-Fatma” gomuş, yemlemiş, sulamış, beslemiş, bakmış, yumuş-arındırmış guzu da çok ğözel hemi de nassı; gabadayı bi guzu olmuş, ha bunda de bunda derkene olcak ya?, canavarınan, guzu birbirlerine havas olmuşlar evlenip, yuva gurmuşlar gün gelmiş, felek garı-gocanın yüzüne ğülmüş Eşe-Fatma guzlacı olmuş Eşe-Fatma beslenmiş- garnı böyümüş emme bu arada, senin gurnaz dilki bizim Eşe-Fatma’yı görmemiş mi? görmüüüş, iri parıl parıl gözlü tüyleri ıldır ıldır.. eti-budu demişsin besili, damızlık ğibi gafaya gomuş guzuyu cız-bız, külbastı kebap yapıp yemeyi dilki, gizli-ğizli tığlamış bunnarı canavarınan, Eşe-Fatma ayilesini çal(ı)ların arasından bi zabah baksaykı canavar efendi öküzlerinen çift sürmeye ğetmiş, bu hemen davranmış evin gapısına ı ıhh.. gaya ğibi sa(ğ)lam, elinden gelen bişiy yok.. dilki a(ğ)şama ğadak, sinnenmiş beklemiş ağşamleyin canavar gelince "-et yedim etlendim süt işdim sütlendim aç Eşe-Fatmam gapıyı ben geldim" demiş, gapı açılmış canavar eve girmiş, gapıyı gapatmış.. ertesi-ğün gazma-kürek, canavar işe getmiş dilki gapıyı çalmış emme gapı gene açılmamış aklına bi gurnazlık gelmiş "-et yedim etlendim süd işdim sütlendim aç Eşe-Fatmam gapıyı ben geldim" demiş gapı gene açılmamış.. taha ertesi ğün dilki gene bunarı tığlamış.. ağşam canavar efendi eve gelincek; "-et yedim etlendim süd işdim sütlendim aç Eşe-Fatmam gapıyı ben geldim" demiş gapı açılmış.. ertesi ğün canavar gene evden gedince dilki; "-et yedim etlendim süt işdim sütlendim aç Eşe-Fatmam gapıyı ben geldim" demiş Eşe-Fatma; tabi gapıda ünneyenin sesinin inceliğinden gelenin canavar olmadığını sezmiş tabi gapıyı gene aşmamış, dilki gene ağşamlara ğadak aç aç dolanmış a(k)şama do(ğ)ru gene çal(ı)ların arasına sinlenmiş canavar geldiğinde bi ğözel dinlemiş ağşamüsdü, canavar gelince gene "-et yedim etlendim süt işdim sütlendim aç Eşe-Fatmam gapıyı ben geldim" demiş gapı gene içerden açılmış, eve girmiş.. dilki bu, hin o(ğ)lu hinin tekiymiş hatasını ertesi ğün yanışını telafi etmiş canavar gazma-kürek gene işe ğedince şeytan dilki sesini canavarın sesine benzetmiş gayat galın perdeden "et yedim etlendim süt işdim sütlendim aç Eşe-Fatmam gapıyı ben geldim" demiş burnu yağlı, götü ballı gara ğuzu yani Eşe-Fatma da kendi kendine "-canavar gocam haralda evde bişiy unutdu" neyi unutdu acabına ola?”deye guzu-guzu gapıyı açıvırınca; !! gurnaz dilki bi anda hopbadanaak Eşe-Fatmanın üsdüne atlamış, ömü(ğü)nü sıkmış, Eşe-Fatma bir-iki debelenmiş mebelenmiş amma “garnı burnunda” olunşa “iki cannı” ne de ossa fazla direnememiş son nefesini “hık” deye vermiş senin gurnaz dilki, önüş yüreni sonura ciğerini sonura gaba etlerini en sonunda da hurasıydı burasıydı derken lu lu luup! etmiş Eşe-Fatmayı hamıdık-humuduk bi ğözel afiyetnen yemiş, üsdüne de buz gibi Yeni Çeşme suyundan işmiş “ooohhh!” demiş. uykusu ğelmiş emme canavara yakalanırın deye tun tun yitmiş getmiş tabiii bi ta(ha) da o ğedennerde görünmemiş neyise bırakalım hin o(ğ)lu hini canavar a(ğ)şama eve gelincekleyin bi baksaykııı; “elle ezzatını” gafasından aşşa gızgın yağ gazanı boşalmış aklı depesinden uçmuş getmiş.. gapı açık!, eşe-fatmanın gannarı her yerlerde bulaşmış tüyleri dağılmış dilkinin hayınnığını anlamış emme olan olmuş “bu sinirinen gakıp, zararınan oturmakdanısa” deye bi pilan yapmış ordan hemen varıvımış, gazma-küreğe sarılmış dereğap derin bi guyu gazmış içine bi ğözel ataş yakmış köz etmiş guyunun üsdünü ağaşlarınan, çer-çöp,dalınan çulunan-mulunan gapamış "-ekmeğ edecen dilki gardaş ha bi bişirivi" deye dilkiyi ça(ğı)rmış, dilki gelince çulun üsdüne oturtmuş dilki közün ıscaklı(ğı)nı tandırın ısca(ğ)ı sanmış bu arada canavar guyunun üsdündeki ağacın birini çekerine-çekmez ha ha haap! cumburlop cumbadak haydiii dilki guyunun dibini boylamış guyruğu, gılağı götü-başı yanmış yandıkca cooozz cooz diye "ele götüm, ele daşşa(ğı)m" deye aşşadan ba(ğı)rırımış canavar daa Eşe-Fatmanın öcünü almış gene de guyunun ağzına gelip, dilkiye bakmış o hala aşşadan "ele götüm, ele daşşa(ğı)m" deye ba(ğı)rırımış "-ele daşşam der misin" Eşe-Fatmamı yer misin" demiş, bu mesel de burda bitmiş. “-dede dilki goyun yer mi” “-yau bunun alt tarafı mesel “mesela yani” ! bak hinci mesel bu; canavarı guzuynan garı-ğoca etdiri(r) dilkiye guzu yeditdiri(r) yaa” “hıı” “yaa!” Çalı/1933 |
Halep yolu gül pazar; içinde tilki gezer.Tilki beni korkuttu, kulağını burkuttu.
Diyesim geldi hocam. Nicelerine
Saygımla