Çetele/her kıyıdan bir fırtına dolar içine bilinmeyen bir mevsimin kokusuyla kendi karanlığında kaybolur kişi/ bayramlarda azalan ev kapılarında ne çok öksüz ne çok yetimim bahçenin kışına sarınmış ömrümde zehir zemheri akşamların boşluğuna köklendim onca gözyaşına değin, halâ bir toz zerresinin hükmünde gözüm hayalkârmışım meğer sevgi diye pamuk ipliğini vermişler elime bir ağacın gövdesini oyar gibi ihanetlerle oyuldu kalbim boğazıma takılı kalandan gülemeyen gözler biriktiktiriyor içim kurudu nehrim son sözüm, yüz görümlülüğü bile beklemesin kimse neyi temize çekebiliriz ki bölüşülmeden duran saçaksız / yarım yanımın yaralarına akan ödeşemediğim ne çok şey var kısa uçlusunu çektim kibritin kısmetime yıldırım düşsün diye amanvermez kara bulutlarla kundakladım en kuytu kuyulara gömdüm kendimi ve göndere gerip katmerledim ölümü uçup gitmedi yine de ruhum sisli bir ölüm nefesinde yaşamdan müstafiyken aczimle çetelesi bitmeyen günlerin var ölüme öykünme diye fısıldadı Tanrı Hâdiye Kaptan |