düş kesiği yalnızlıkdört başı mağrur, çok yanı kırılmış kaburga ağrısı. bu şehir, altında bir tekerlekli sandalye, uzanıyor hüzne doğru şimdilerde. yetim bir düşten geriye kalan ne ise, ayaklarıma pranga olmuş, gidemiyorum. gözlerimde binbir soluklu ağrı masalları. kör bir denizciyim şimdi, ölemiyorum. sonbaharı itekleyip, döşüme oturmuş gibi kış mevsimi. sakallarımın içinde sancılı şiirler kıvranıyor. ve gece, sezeryan usulüyle doğurtuyor kendimden yalnızlığımı. oysa ben kalabalık bir şehirdim, sen gitmezden evvel. cümlelerim gül koklardı, ve koklamak bir saltanat olurdu sende. şimdi ise sus biriktiriyorum ölçüsüz şiirlerimde. ve kimsesizlik nedir,daha iyi biliyorum. hangi sabaha kaçsam, berduş bir karanlık oturuveriyor kursağıma. iliklerime kadar susuyorum. kerpeten ağızlı bir canavar bu şehir! dört başı ölüm mevsimi. deniz manzaralı bir kabirden geçiyorum, nasırlı düşlerim kalbimi acıtıyor. dört kolluya binmezden evvel, bindiğimi görüyorum. ben bu hayatın adamı değilim. omuzlarımda bir serçe ölüyor her sokak başında. kaldırımlar paklamıyor, gidememişliğin pas rengi ağrılarını ayaklarımdan. ve ben olur olmaz teselli arıyorum, hasta ruhuma. biliyorum, yine bir sandığa kaldırıp bir yalnızlığın çeyizine saklayacak beni hüzün, yine mevsimsiz bir çiçek gibi düşüvereceğim toprağa. yine üşümekten değil, bunu dert edinecek kendimden başka kimsenin olmayışına yanacağım; bir gece yarısı, bir mum ışığında. - abdullah cemek |