GAZİ KARDEŞLERİMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 19 EYLÜL GAZİLER GÜNÜ TÜM GAZİ KAHRAMANLARIMIZA KUTLU OLSUN...
Açla tokun hali bir olmazmış; tok anlamazmış halden… Saygıdeğer Gaziler, gününüzü kutluyorum can-ı gönülden... * Saymazdık kısa dönemlileri, Hor görürdük bedellileri ya, şehitler hep bizim mezarlıkta gömülürdü. Sekizimiz Hakkari Dağlıca’da vurulurduk, Yirmialtımız Çukurca’daki pusuda… Pususu hiç bitmeyen mayın tarlalarına Kolumuza ayağımızı ekerdik tohumluk, Sevdiklerimiz göz yaşlarıyla sulardılar kökümüzü. Bire on Mehmetçik üretirdik yeniden… Bir deli fişek gibi patlardık, Vururduk, vurulurduk, Acımasızdık eşkıyaya. Deli dolu çırpınırdı yüreklerimiz, Heyecanlıydık, Biz aynı aşkın tohumlarıydık… K.Y.P. . YARIN GAZİLER GÜNÜ. DEĞERLİ ŞAİR DOSTLAR, LÜTFEN ONLAR İÇİN BİR KAÇ MISRA DA OLSA PAYLAŞIR MISINIZ? TABİİ SİZCE DEĞERLİYSELER... *
Yatsı namazından sonra soyunurduk pijamalarımıza
Prefabrik bir koğuşta, bilinmezden gelen Ay’ın çıplaklığında… yan yana sıralı ikili ranzalardan birisi yatak olurdu uyuyabilene, uyumamız da gerekirdi hani, birkaç saat, iki-dört nöbetini uyuklamadan tutabilmek için; pamuklarla sarıp yastık kılıflarına saklardık hayallerimizi, uyumaya değil, derin hayallere koyardık başımızı… Güleç yüzlü bebeler dolanırdı gözlerimizde, kimi ağlar, biraz mahcupça sokulurdu yanımıza kiraz dudaklı yar, sonra saçımızı anamızın, babamızın öpülesi elleri okşar, anamızın elleri yumardı göz kapaklarımızı nöbete kadar… Burnumuzun dibine kadar sokulurlardı görünmeden, taciz etmek için rast gele bir kaç mermi atarlardı gaipten, anında biterdik karşılarında elimizde mavzerlerle, kaçar giderlerdi; peşlerine düşerdik, yiğit olunmazdı vatan borcu ödenmeden… Yorucu yürüyüşün alın teri akardı; ayaklarımızın dibinden uzamış gölgelerimizi paklardı. Hepimiz birer Mehmetçiktik. Göğsümüzü kalkan etmiş neferdik, yiğittik. Kim düşünür ki canı, ölümü düşünecek zaman mı? Vatan düşünüldüğünde, ana, baba, sevgili düşünmezdik. Çıktığımız her sefer, tarihi sil baştan yazmış destanımızdı… Bereketliydi Anadolu toprakları ya, her yerinde, çirkin ruhlu mayınlar ekilirdi patates yerine… Huzuruna kandığımız yolların infilakıyla eksilirdik kol, bacak; her eksiklik bir baba, bir evlat, bir aşk; onlar rahat uyusunlar diye vücudumuz her infilakta siperdi, kalkandı… Birbirimizin dramında ağlaşırdık, attığımız adımların farkındaydık, bastığımız yerlerden bihaber olduğumuz kadar… Hepimiz akıtmaya hazırdık kanımızı, ne var ki, Mevla’m almazdı canımızı… Gönüldeki kırıkları ıstırap yapmayacaktık, ucundakiler için, dilimizi tutacaktık, vakur, saygılı, başımız dik kalacaktık… Yaşayacaktık elbet, yaşarken unutulacaktık, ne yaşadığımızı umursayacaktı kimse, ne unutulduğumuzu umursayacaktık, Anlattık aslında derdimizi binlerce defa; bir dokunan bin ah duydu, sığmadık kitaplara… Bir parmak balı şifa zannettik, serapmış meğer; Gazilik çiledir, boş söze aldanırsak eğer… |