Tanrı Kuşları ve Kulları ArasındaAlaca karanlık bir noktaya bakıyorum saatlerdir sesimde bana ait olmayan şeyler var Biliyorum yorgunum ki artık Susam da razı gönül Kussam da... Dün Kaburgalarımın sayısını unuttum ve saymaya üşendiğime tekrar ve tekrar unuttum Benden bir Havva yaratamadı kimse buna içerlemedim kırılmış da değilim Gücüme giden herhangi bir şey yok Tanrı Kuşları Ve Kulları arasında kaldı her şey... Üç yüz otuz üç Otuz üç Yada üç gün emeklemişim Bunlar hep rivayet ölmeden önce kulağıma fısıldadı tanıdığım en güzel kadın... Ne çok kuş Ölü kuş zaten yer ceset gök ceset Sırası mıydı şimdi kanaviçe işlemenin... Biliyorum sana giden yollar kuş mezarı evet bunu Cemal Süreya dan çaldım yüzümün yavaş yavaş kırışan enkazında bulundu tüm deliller... Göğsüm eziliyordu bir yerlerde işime gelmedi bulutlanmak Umutlanmak ve unutmaktan ibaret olan hikayeyi okuyup okuyup durmak... Yüzüne tükürdükçe yarabbi şükür ekliyordu birileri duaya İnceldiği yerde falakaya yatırdılar alfabemde ki elifi... Durdum öylece orada Tanrı Kuşları Ve kulları arasında kalan her şey gibi Bileklerini kesen kadınlar için faydalı olabilirdim belki bir zamanlar lakin Sev(e)miyorum artık kuşları ve bilekleri intihara meylettirecek kadar güzel kadınları... Tanrım Ne çok kuş Ölü kuş zaten yer ceset gök ceset sırası mıydı şimdi kavuniçi yalnızlığın... |
Heee.