Tohum...
Bizi ölürken
Gülüşün gövdeme tırmanan bir gölge idi Ben bunu unuttum çünkü Sevilmemiş adamların öğrenilmiş kaderidir unutmak ve gitmek Kumral bir hüzünle kilometre taşlarına dayıyorum sırtımı Terlersin oğlum atletsiz çıkma diyen anam kadar ağlayamadım babama Pişmanım buna ve buna benzer herşeye Betondan yalnızlıklar büyütüyorum karnımda buna dayanamayacağım Ahlaksız bir çift fısıltıydı sevişmek o da geçiyor buna dayanacağım Akşam üstü kalabalığı olmuş büyüyor gözümde kent... Otobüsler ve otobüs camına yapışmış düşler Bana bir bilet can kenarı diyemiyorsun Ya kor Ya koridor... Kuşlar göğe yakışır diye slogan atıyorum siyasi sanıyorlar oysa sadece güvercinlerden hazzetmiyorum Özel değil bunlar genel genel diye bağırmak istiyorum milli piyango bayileri önünde... Dilersen dilimi keserim kuşlar sılaya döndü dönecek Şehirlerede pus iniyor artık Köşe başında dilenci arsızlığı olmasaydı belki yaşamak Utanırdım bileklerimden... Çocuk elinde uçurtma göğe koşuyor çocuk uçurtma ve gök bunlar hep düş Biz oturduk yelkovan kuşlarını vuruyoruz itinayla Türkülenmiş yaralar saklıyorum parmak aralarıma... Saçlarını ilahi bir sır biliyormuşcasına seveceğim diye yemin ediyor ellerim Rahme düşen ilk tohum katil ikincisi ceset Üçüncüsü şair... Bilmediğim dillerde küfretmeyi öğreniyorum yine yeniden Aşkı yaratan biliyordu elbet buna şiirsiz dayanamayacağımı yoksa Başım gövdeme ağır geliyor bıyıklarım terlediğinden bu yana... |
Şiir adına mutluyum galiba.
Çok iyiydi.
Tebrikler.