şiirle saklanbaç oyunuon yıl mı pinekleseydim gittikçe sararan sayfanın başında bir dize yazmak için ağacın altında kirazlar çiçek açsa erikler olgunlaşıp düşseydi önüme cevizleri düşürseydi de kuşlar düşünmekten dönüp bakmasaydım önümden geçip giden mevsimlere dönseydim arkamı eskiseydi bir dize yeri boş kalsaydı şiirde yaşadıklarımın şiir sen okumadın belki ama çok şiir yazdım sana allayıp pulladım sözcükleri gelinlik bir kız gibi baş köşesine oturdular defterimin kalmadım bir dizede gelsin istemedim çetrefil sözcüklerle ilham imgeler karışmasın birbirine geldiği yeri göreyim bir çeşme olsun musluğu sürekli akan çam kozalağı düşsün oluğuna şiirin öyle gerçek olsun etten, kemikten duyulsun çoban kavalının yanık türküsü bir sevda havası, ılık esinti oynayan çocukların ayak sesi seslenmesi annelerin: - akşam oldu oğlum, kızım eve gel bir evde tencerede pişen yemeğin kokusu kavgası, gürültüsü, acısı, sevdası duyulsun pencerede açan beyaz sardunyanın kokusu yüreğimize sinen akşam kayan parlayan yıldız oyunu gecenin yalnızlık duygusu yarına beslenen umut! büyük bir şair değilim belki ondandır kalemimin rahatlığı benimle bile oyun oynaması şiirin ben a derken be demesi birden her köşede beni yakalamaya çalışması bir saklambaç oyununda kim kimi bulur o başka o beni ben onu yakalarım sonuçta.. 08. 09. 2016 / Nazik Gülünay |
Gözle görülemeyen, kulakla işitilemeyen ama sadece ama illaki okunduğunda sağım/solum sobe !
Tebrikler