ne kadar da sevilmedik
nasıl da sevilmedik Allah bilir ya
bir an bile, yalandan da olsa bir dem bile sürmedik zevkini sevilmenin almadık afeti devranın güzelliğinin sadakasını bir gülüş bile nasıl bakılır bir göze, öğrenemedik nasıl dalınır bir ömre, bilemedik nasıl tutulur bir el, hissedemedik nasıl öpülür bir kalp, acemi kaldık gözümüz açık gitti aşka, kalbimiz eksik gitti şimdi yaralandığım her yer kabuğa durmuş taze yaralarımı örtmek için ne kadar sevilmedik Rabbim bilir saysan bitmez, yazsan yetmez artık sevseler de bu kalp yemez ökseye takılmaz bu tedirgin bacaklar prangaya vurulmaz bu aşınmış ayaklar aşka düşmez bu derbeder yürek güzele bakmaz gayri bu hüzünlü gözler sevdayı anlatmaz artık bu sözler ne kadar sevilmedik Rabbim bilir bir ton desem değil, bir kilometre desem hiç değil ne kadar özlenmedik Rabbim bilir dağ desem pek küçük kalır okyanus desem pek sığ olur gökyüzü desem mavisi azalır yeryüzü desem az kalır ne kadar sevilmedik Rabbim bilir herkes sevdi birilerini, birileri sevdi herkesi ne akıl idrak eder bunu ne de kalp kabul eder birileri 24 saat gider, her ay gider, dört mevsim gider ne eder gider ama gider de eder her şeye gözü yaşlı koyar, genci yaşlı kılar yolu taşlı koyar, ömrü faşlı kılar nasıl da sevilmedik hafazanallah bir kez sevilseydik şaşırırdık belki de gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi şımarırdık belki de istediği bütün oyuncakları alınmış bir çocuk gibi yakışırdı bize de sevilmek şiir yazardık böyle, türkü söylerdik, uçardık gökte verilmiş sadakamız varmış sevilmedik diye kalakalırdık mecnun gibi çölde ne kadar da sevilmedik kocaman hem de gökte yıldız kadar, suda balık, yerde karınca kadar |