kaç kere öldüm sayamadım
kaç kere öldüm sayamadım
ayakucumdan başladı canım çekilmeye nasıl da üşüdüm her gidişinde nasıl da öldüm bittim baharımda dışarıda gelincikler boy vermiş kuzular doğmuş, leylekler gelmiş canım terk etmiş canımı, gitmiş kışı yaz olmaz mı gittiği yerin yazı kış olmaz mı bıraktığı yerin şad olmaz mı ona ev sahibi olan berbat olmaz mı terk ettiği kaç kere öldüm sayamadım sevincim yarım kaldı içimde gülüşüm dudağımda yetim bakışım öksüz, ellerim buz yarama serpilen en iri tuz kaç bin yıllık acılar içindeyim kaç uykusuz geceler içindeyim saatleri parçaladım; yelkovanı, akrebi ya seni beş geçiyordu ya sana beş vardı ya da saat tam sendi daima geri gidiyordu saatlerim, sana. kaç kere öldüm sayamadım birini tanırdım tüm plakalarını bilirdi terminaldeki arabaların, ben ise yaralarımı bilirdim sevdiğimin açtığı birini tanırdım tüm tanıdıkların telefon numarasını bilirdi ezberden, ben ise hüznümü bilirdim ta ezelden. yazdığım her şiire sardılar adını bilmediklerimi, güya sevdiklerimi ne mümbit bir kalpmiş benimkisi mübarek onca aşka rağmen durmuyor, teklemiyor saldırdılar bana düşman görmüş bir asker gibi, dört bir koldan hem de canımı acıttılar, gözyaşımı akıttılar, hüznümü perçinlediler oysa ben hepsini dost bildim, kucak açtım, buyur ettim nasıl da kocaman bir yüreğe sahipmişim ki yaz yaz bitmiyor uğruna hislendiklerim yedi canlıymışım meğer sev sev bitmiyor kaç kere öldüm sayamadım bir keresinde sen gitmiştim ölmüştüm ikincisinde yine sen gitmiştin… üçüncüsünde yine sen… dördüncüsünde sen… beşincisinde saymayı bıraktım. seni sevmekle itham ediliyorum, kabulümdür senden başkasını ima etmek bile bana zulümdür sevdiğim canımdır ciğerimdir; çiçeğimdir gülümdür sevdiğimsiz geçen her bir günüm inan bana ölümdür kaç kere öldüm sayamadım mecalim de kalmadı artık yeni bir ecelime gel de al son bir kez canımı, defnet kalbine kalayım sonsuza değin sende bir can niyetine |