Tırtar / AvcıHallirbem epeyli bi zamandır avcı; epeyli bi zamandır avcı; eli boş döner olmuş binbir umutla çıkdığı avdan çoluk-çocu(ğu)n nafakasını barıda, saşmaya döktüğüne pişman av yarenliği edilirken, utanır olmuş artık ne av’lı hülya kurabiliyormuş ne de eller gibi palavra atıp tutabiliyormuş herkesin gıçıynan güleceğini zannediyomuş “-Hallirbem gene bi ğün Kocadağa ava ğeder dolma çifteyi omzuna asıp, iki gözün ikisine de sıkı basıp.. ne dağlar aşar ne goyaklar deper ne bir tavşan izine rastlar ne bir keklik sesine havsizden bi çilkeklik sürüsü gakınca barabar ne zaman besmele çekecek nerde “göz, gez, arpacık” de(ye)cek, seninki horuzu galdırıp, dipçiği omzuna dayamadan tetiği asılıp ardı ardına keklik sürüsünü darar içinden kendi kendine “-hinci şeytanın bacağını gırdık” dermiş “kaş zamandır avım dutulduydu hemi de kimlere avsınnatdıysam, anam kaş tefa genş gız donundan geçirtdim ne gadar okutduysam da bi şiy vuramayodum” palaskadan iki çilkeklik salladırayın höyle” emme gene de netçe mafiş bi türlü av avlayamayodum bi elinde çifte yüzünü dönmüş gövyüzüne “-hey gök dinine yandımın, biçcik bari yere düşse nolurdu dönmüş yüzünkuyu köye aşşa gelip-gelikene ana! bi baksaykına iki davşan oynaşıp duru.. bunun farkında bile değillerimiş emme gene de atmış bu kendini sipere tüfe yüzüne almış, menzilde, unutdu mu davşannar kendi dertlerindelerimiş kendini tekral pusuya atmış bi yandan da davşannarı kaybetmeyen diye yatdığı yerden tığlarımış .. vurmaya gaksa dolma tüfek boş çifteye yattığı yerden barıt, arkasından paçavra depmiş saçma doldurmuş paçavra depmiş tekralından gapsini yerleşdirmiş tüfe yüzüne almış, bakmış davşanlara -o değilden - hâlâ oynaşıp-galgışıp duruyollar bunu ırgaladıkları bile yok davşanın birini gözüne kesdirmiş, tam tüfe(ği) tetiğine basacak aklına ğelmiş “-len şinci ben vursam bunnarın birini vururun heş değil biri gaçarsa ötekini, belki de ikisini de vurun en eyisimi ben dolma çiftenin iki gözünü de doldurayın demiş gözleri davşannarda elleri gargıda barıt, paçavra, saşma gıynaşmadan ses etmeden usul yollu depmiş iki gözünü de doldurmuş yattığı yerden davşannara yaklaşabildiği gadar yaklaşmış sürünelek Hallirbem bakmış davşanlar hâlâ oynaşıp, tünlüşüp durular pusuya yattığı yerden nişan almış birine, usulcukdan horuzu galdırmış tetiğe dokanmasıynan birlikte ne olduğunu anlayamamış kendine geldiğinde; yüzü gözü kançanağı, avurdu avcında haralda .mına godumun döyüsünün biri oradan bi kayrak daş vurdu suratıma” deye etrafına bakınmış bi yandan da çevresiynen yüzünü sarmalamış bi baksaykı çiftenin dipçiği gırılmış sağ namlısı patlamış burkulmuş, dağılmış “ülen desene” demiş kendi kendine “biz çiftenin bi gözünü iki kere doldurduk, verilmiş sadakamız varımış valla tüfek palamparça, namlı yırtıldığına ğöre bizim surat valla darmada(ğa)n olurdu ya Rabbim şükür emrine” deben düş yüzünü dutalak, gakmış ordan, “avlanmanın ırızık olmadığı”nı idirak etmiş “kan akıtma”nın, “mahlukatın canına kıyma”nın heş eyi olmadığını dinimizce de caiz olmadığına ganaat getirmiş “-bu işin ne kitapta, ne sünnet de yeri yok” demiş oynaşıp duran hayvana ataş ettiğinden pişman çilkeklik sürüsüne tüfek sıktığına bin pişman asıl da asıl “besmele çekmediğine” tövbe istiğfar etmiş “vurmaya galktığım mahlukatın da yavrıları ayilesi, anası-bobası vardır” deyelekden kendi aylesi gelmiş aklına “-Allah çoluk-çocuğuma nasip etmesin” avı derde derman uçu filen vurma(ya)can deye yemin-billah etmiş accık aşşa enmiş.. nakısına olcak ya iki garağöz keklik yayılıp duruymuş “Cenab Allah beni sınayo” demiş içinden “-töbe estağfirillah töbe” deyelek görmezden gelmeğ isdemiş emme, yan gözü de tüfeen sol namlısına getmiş keklikler hâlâ oynaşıp duruyollarımış Hallirbeme adırdıkları yok gaşla göz arasında barıdı saşmayı depmiş “-nasolsa yeminimi duyan bile olmadı avdan vazgeçermiyin len” deye .mına gorun tüfeenin bobamdan mı galdı bi ta(ha) alırın, hemide gavır malı doğrulduvumuş kekliklere güüüm, netçe değişmemiş yolda gelikene gonuşurumuş hemi kendi kendine hemide gülerimiş, hu ettiklerimi biri görse gonuşduklarımı duysa diye “-cık! cık! cık” “-valla kendi anladıvıdı bilmen yalan, bilmen essah bilisiniz avcı yarenniğinin yalanı bol avcı milleti bireş bolatan olu(r)” “-ıccığı bile olsa doğrudur canım değilise niye töbe istiğfar etsin” niye gezsin ömrünce yırtık suratına(n) başka bi nedeni yoğusa DİPNOT çilkeklik: bıldırcın (eti yenmez bilinirdi) mafiş: ne gezer, sıfır, iflas, yüzükoyun, iniş aşağı anlamında depmek: sıkıştırarak doldurmak kapsül: ateşlemeye yarayan eczalı kısım o değilden: habersizce, bilmeyerek, hesaba katmadan ırgalamak: gaale almak, aldırmak kayrak: yassı düz taş çevre: pamuklu dokumadan genişce mendil |
“avlanmanın ırızık olmadığı”nı idirak etmiş
“kan akıtma”nın,
“mahlukatın canına kıyma”nın
heş eyi olmadığını
dinimizce de caiz olmadığına
ganaat getirmiş
Sırf eğlence olsun diye avcılık hoş değildir,hayvanlara karşı şefkat ve
merhamet duygusunu azaltır.Avcılık mubah değil mi.? Hayvanlarında
yaşama hakkı var.Hiçbir hayvandan, bir insandan gördüğünüz kötülüğü
göremezsiniz.Avcılık son derece kötü ve acımasız bir davranıştır,uzak
durmak gerekir.Yöresel şive yazan kaleminizle,kelamınızla sağ olunuz,
var olunuz üstad.Tebriklerimle.Saygıyla.