Aşkın yurduKarabiber ağaçlarıyla dolu yoldan hızlı adımlarla geçiyorsun sus pus perişan vakit sabaha yakın ve sen üşümüşsün sokak lambaları gibi yalnız korkunç üzgün mütemadiyen beklediğin gölgenle bir avuç farkında da değilsin aşkın eyvah kuş sesleri batırıyor ortalığı gün doğuyor kaç su uyanıyor sevgilim gönlüm kararıyor yokluğun bu şehre ayrı bir hava katıyor kendi cevrinde dönen bir dünya için bu hal biliyorum asil kibar üstelik ulaşılamaz olan kahreden bir yükseklik sevdalısıyım korkmuyorum ki yaşamaktan sensizlikten korkuyor gibi yapıyorum sadece düşünmekten yaklaşan vakitlerde kaybedeceklerimden çığlıklar duyuyorum küplere biniyor kelimelerim sırlı simli misli gün doğuyor bak penceremden nasıl güzel uyanıyorsun yine nasıl güzel hep yangın çıkaran kundakçıları seviyorsun aksisin biliyorum çünkü öyle bakıyorsun her seferinde gözlerinse batırılmış gemilerin kaptanlarını andırıyor durma artık beni de yak o çocukları kurtar sokağın sefaletinden babanın merhametsizliğinden annenin şefkatiyle düşün yaratanın merhametiyle bak ne olur durdurduğun zamanları gözlerime tekrar bırak yoksa bu Tanrı zamanı durdurmaktan yakalayacak bizi sahi nerede kaldım dün gece haberin var mı senin beni çalan nereye bıraktı biliyor musun kirpiklerinden uzak kedi hırıltısı gibi bir şey var göğsümde ağır mı ağır senden mi kaldı önceden var mıydı ne oldu iman tahtama uzun zamandır kötümser bir kuşun kursağına düşmüş buğday tanesi gibi yaşıyorum uzun zamandır içim sersefil ahmak embesil dışımsa kış armuduydu bu memleketin yerine yetişecek bir emanet gibi acele et çabuk dön yetiş |
Saygıyla..