olmasaydı sonumuz böylebedeni kalbine ağır, kalbi,aklına mağlup bir adam! zeminde hareketsiz resimler çiziyor gölgesi, yüzünde yarım bir tebessüm, tarih öncesi çağlardan kalma! kırk katır yükü bir ağırlık çökmüş gibi omuzlarına, yorgun bir akşamda, ömrünün ortasında. bir de meşhur sigarası iki parmağının arasında.. radyoda ajans geçiyor! havadisler elem verici ona göre. kime ne! savaş ve barış, ölüm ve hayat. kimisi ecelle,kimisi eliyle! sonra günün hikayesine geçti radyodaki ses! bir adam, bir kadını seviyormuş; ölesiye ama içten içe. sessizce. sonra bir gün tak edince burasına, işte işte burasına! bıçak gibi kesmiş sessizliğini, dil dökmüş, çok dökmüş hem de. nafile. kadının gönlü yokmuş ya adamda, ne çare. çare şu ki, ölüme yürümüş adam, tek seferde .. teferruatı çok, sonucu daha ileride bir hikaye. ama kapadı adam radyodaki sesi sağ elinin işaret parmağıyla tek hamlede. ne zaman tekerlekli iskemlesiyle yönelmek istese pencereye, bir vagonu iteler gibi zorlandırdı. onlardan birinde işte, zor bela yaklaştı pencereye, perdeyi araladı. dışarısı yediverenler, dışarısı mevsimin sevinç çığlıkları. ilkbahar, yaz harmanı. aniden kapadı geriye.. yarısında söndürdüğü sigarasını yakıverdi, sonra katlı bir kağıt çıkardı gömleğinin cebinden. ’sevgilim’ diye başlayan bir mektup.. satırlar inci inci, el yazması güzel bir kadındı belli ki, gönlü değildi ama. dakikalarca okudu, bu kaçıncı kezdi kimbilir. ve son söz, ’elveda’. bu adam! ta kendisi hayatın. bir mektupla sevdiği kadından, yine bir mektupla kopuvermişti. bir kadının yokluğu, daha çaresiz bırakır mıydı insanı tekerlekli iskemleden. bırakırdı, bırakmıştı. gecenin koyu vakitlerinde, uykusunu cebinde saklayıp aya uzanan bakışlar bırakırdı pencereden. alt çekmecesinde sakladığı bir plağı koyuverirdi bazen, bazen radyodan medet umardı. alışık değildi kapısının çalınmasına, çoğu zaman çocuklar çalıp kaçıverirlerdi. ayda bir maaşına almaya çıkardı, üç seferi bulmazdı köşedeki bakkala uğraması. yalnızlığın serzenişli sergisi! düş yakamdan dediğinde bile onu terketmeyen yalnızlığı vardı bir de. kibrit alevi acısında hafif, cehennem korkusu ağırlığında korkutucu. kimi romanlarda rastladığı bir hayattı onunkisi, ama çoğu şiirde bulamadığı bir aşkı da vardı. ya da aşk acısı! yazıverdi. tüm gücüyle harflere sığındı adam yıllarca. yeri geldiğinde hükmetti, yeri geldiğinde kölelik. " adım mecnun, kimisine göre deli. alnımın akından kime ne, saçlarım varken! yedi göklerden gelmiş bir karar varken, kime ne, okyanus ötelerinden. adım mecnun, kimine göre yalnız. gidememişim, göçememişim bu dünyadan kime ne! bir karış toprak, bir bez parçası tüm sevdamız." sonrası olmayan öncesizlik. vakit günlerden bugün, dünsüzlüğün yokuşunu geçerken akrep, yelkovan yarınsız bir yolda. daha kaç canı yakar kimbilir bu akit! kana kana içiverdi kendisizliğini, sonra mavi bir şehre göçüverdi sandı kendini. sigarasını bile yaktı kendine göre, yüzündeki kırışıklıklardan tanıdılar onu, seçtiler, koydular efendi gibi tahtına. bir aşk, bir hikaye, bir hayat. karmaşa! yetmişinde insana ölüm haktı şaire göre, ah ne olurdu ki, olmasaydı sonumuz böyle! - Abdullah Cemek |