mayıs sabahı
dün yeni bir nesnesine rastladım
kıymetli yalnızlığımın onu bana zahmetsizce sattılar yalnızlar bu işlerde pek hünerli bunu iyice anladım dudaklarımın lüzumsuzluğu gibi içimde, son kalesi kuşatılırken uykuya dalmış bir orta çağ komutanı yürüyor giderek koparılmış adı parmaklarından ve göz kapaklarından... alnının ortasında sancılı bir kalp atıyor ağır ağır... kaşları çatık, omuzları yalçın kayalıklardan dökülmüş... bütün bu kimsesizlik bir rüya biliyorum, uyanmak çocuk oyuncağı biliyorum... yeter ki bir akşam ansızın sıcacık bir anne bir yerlerde salçalı, uzun makarnalardan yapsın... bir okul zili siyah önlüklü çocukları sınıflara çağırsın yani yalnızlık değil asıl mesele... içimde büyüyen şu son sahne yeniden buluşma anı... öyle değil mi? bir gün başıboş bir hikayede kendimi de anlatacağım elbet sizi bir bardak demli çay içmeye çağırarak gelin ne olur... “güneşin bütün doğuş yerlerine yemin olsun” ki yeminlerin en güzelidir o benim şarkımı hiç kimseler duymadı henüz hiçbir dudakta yumuşamadı keskin kelimelerim kılıç, kurşun, özgürlük ve vurulup vurulup ölmeler... ölüp ölüp dirilmeler gün bugündür diyerek eski bir gemi iskeletinden içeri binlerce treni birden uğurlarım siz, bir düş görmüş gibi olursunuz... kıymetli yalnızlığımın nesneleri bir bir galip gelir yaşamaya ben yenilirim ve bütün yenilenler gibi giderek eksilir içimde bir avuç kan kan, siyaha çalar durmadan benim sokağımın hayvanları yumuşak ayaklı atlarım hep bir karış kum üstünde koşarlar gebe kadınların yüzleri gibi yuvarlak ve zararsız ağırbaşlı sancılar doğurur zaman ve siz kalın bir mayıs sabahında çimen kokmaya pek bir hevesli beklersiniz bir gün, şöyle sapsarı bir hikayede kendimi de anlatacağım elbet sizi bir bardak demli çay içmeye çağırarak gelin ne olur... |
ve nostaljisi..bütünüyle çok güzeldi.
Tebriklerimi bırakıyorum..