'med eli'geri adın yok gayri düşmana lüzum acem fermanını vermiş, bir hasat ömürden düşüyor toprağa izin saçlarını alıp bağlasam ağacına rüyamın kor ki, be acayip güzel kokar kuşların şarkısı bir yanım da is martin bir yanım Hak göstere dost olmazı bana görüp de gidenin doğrusu tez ola iblisin imanına çalkalar şehvini, şeraitin doğrusu bir bu veyl öyle bir yalnızlık toprağın altında kalmışçasına elleri barut kokan adamlar pek bir acayip girdim, edelim ecel terleri, dökümsün makineler bir kazmaya yar bana küreğine kadar göğsü beyaz mı beyaz kar karşının bayırı ardı hâr kelâmın kursun da çok kabahati olur diyeceklerinin diyeceğim o ki, bana ; ben de ben kalmaz kâr acınası gün olur ölürken hatırla sevgili arkadaşım tanrı taşı dilinin ucunda yer, bitirir bizi gayri meşru bir ihtiyarlık sunulur soğuk mu soğuk cehennemi bu ağrının dar günümde ateşe gam vurulur kapı ardına kadar açık; şehadeti fukara gül yusufun kuyusunu kazarken gayri leyla ahında olur zül.. |
Birinin kafasının içine girip de onu anlamaya çalışmak ne denli zor..daha da zoru öyle sanıyorum ki kendini anlatabilmek.
Değil bi kafanın içine girmek; bir kalbin içine de girsen, bir mezarın dibine de bazen anlatamıyorsun kendini. anlamak istemeyenlere.
Sevdiğim bir mekânda bir kuyu var. dipsiz değildir elbet her kuyu gibi. Üzerini kalın demirlerle kapatmışlar. Çaprazlama atılan demirler arasından kuyunun dibini görmeye çalışıyorum. Önce etrafını şöyle bir dolanıyorum. Çilesini tamamlamış gibi yoruluyor dizlerim. Oysa iki kişi karşılıklı uzatsa ellerini, birbirine kavuşacak denli bir karîb mesafe... Taştan örülmüş duvarlarına dokunuyorum. Elimin altında taş soğukluğu, içimi ürpertiyor buncası…
Diyorum, şu kuyunun dibine düşsem kendimi, bir Yusuf güzelliği de bulur mu ki beni,