büyüyor, yapabilirken bir ırmağı yeşile boyamayı resimlerin içerisinde aynaya bakarken kraliçe üşüyor gibi sarılı krala öksürük-biraz tereddüt ve haz duyulan sözcükler hangi kişi kendisinin övülmesinden hoşnut olmaz ki bir umudu kalmışsa yaşamak için, nargile hortumlarından çıkan sakin bir duman çeviriyor, kahvemiz sakin bugün başımız ezgi olsun yapabilirken, işaret parmağıyla boyamayı öğrenebilirim durmadan içine battığım sakallarımda karışacak daha başka rüzgarlar var
örtüsü hazır, rüzgarını örtüp bacaklarının, bileklerine sarılıyor bir çocuk bileklerinden tuttuğu kadının kokusunu çekerken içine ırmak sarıya boyanıyor kan rengi heceleri taşıyacağı çocukluğundan geriye bir anne kalmalı
bunlar mekanik bir tereddütle ismini, yine kendi ismiyle bir kalp içinde sıraya kazımış geçmişin tereddütleri -gel gidelim, yapabilirken, yoksunum sana
yoksunluğumuzdan daha fazlası gözlerinle göremediğin birine inanırken yetişemediğin bir şey kalmasın diyerek, taşralı kal
..
evet, sonsuza kadar sarılmıyor insanın kolları uykusuzlukta sesler, suretinden yüzüm soyuluyor oluyorum/ yapabilirken zihnimin yataklarında direniş salıveriyor her birini kokun, kuğuların parmak ucundaki su intiharı işi gücü olmayanların dişlerini geçirdiği mısırın çeliği andıran inatlarından regard kapaklarına karışık ızgaralanan demir sırların hiçbiri tereddütten fazlası değil
uzaklaşırken kağıtlar basit bir resimle adlandıralamaz benim bir resmim yok, mahcup çekingenliğim ağzında iz bırakan özgür kuşların aşk telafilerine ölümü sormadan kendi suretinde kaldırım taşıyanlar var geceye
..
yaşamak, biraz olsun anlamak için değerlidir yalnızlığın şişman karıncalarına sarıverirken ayaklarımı bin dokuz yüz kırk beşten faili meşhur piçler doğuruyor avrupam
yapabilirken, kalkıp, yürüyebilirsin kollarını seslerine salıp (hüznün izin vermeyebilir) (dehşet bir verem kalıntısı balgamlar) ağlarken lavabo taşı çatlamaz -olmaz da, terle silinen her masa daha bir parlak makamında, şehirlerden körfeze denk (kuşların kafasını koparırken elleri) her kapı (slim acılar da) sülüğün emdiği kan kadar acıtır
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'yapabilirken' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'yapabilirken' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Birincisi o lavaboyu temizleyesim degil, adeta kirasim geldi. Ikincisi canim acaip nargile cekti. Üçüncüsü de bazen bu oluyo bu sayfada, kelimelerle boguluyor gibisin. Sanki boyle bir orkestra sefisin, kelimeler senin birer enstrümanin ve muzisyenlerin. Sen cildirdikca onlar da cildiriyor gibi ve sonra sen onlarla basedemiyorsun gibi. Oysa onlar zaten cok iyi enstrümanlar. Kavga etmelerine izin vermesen..
benim oynadıklarım only mario, asıl süper mario bu. mushroomm :) yalnız süperdi ya. cidden. ve orda sürekli konuşan marioyla sürekli ardarda uzun uzun yazan sen... neyse sustum :)))
kameraman niye koşsun? kameraman koşar mı yahu? yakınlaştırması var, kamera düzeneği var, fişek gibi gidiyor o mekanizma üzerinde, var da var, kısa film çekmek için tabi biri gelse 'bana yardımcısı olur musun, oyuncu mesela, koşacaksın' dese, 'yok ya, benimle beraber koşacak şimdi bu sokaklarda, millet yanlış anlar', kamera filan da var diye algılarsın.
midem kalktı gece gece ( ne gecesi yahu, gece mi kaldı, 5 saat sonra sabah ezanı okunacak) :)
zaten sanatçılar normal insanlar değildir. bunu bilmemen doğal, boşver sen koş.. seni yakalamak isteyen seninle birlikte koşar, bu Mirkelam'ın kameramanı gibi..
ben de garip bir huy var, hani lavaboyla özdeşleşen bir şey değil ama bir delik var diyelim, o deliğin üzerinde bir şeyler ve illa ki o deliği tamamen açıp, temizleyip, içinden rahatça su geçirmem gerekiyor. psikolojik bir rahatlama çöküyor. evin önünde kar birikmiştir, o ufacık delik donmuştur ama onu delip deşip açmam gerekir. neyse, arkadaş çağırdı, gel lojmana taşınacağım bana yardım et. (sanırım bu konuyu anlatmış gibiyim birine) neyse, banyoda delik var, gider işte, lojman darbe zamanı yapılmış. önceden de bir bayan kalmış tek başına evde. delik öyle tıkanmış ki, açılmıyor. çatıları açmak için demir vardır, eğilip bükülen ama onu nereden bulacaksın? hem her şeye deli gibi para harcıyoruz diyelim. dışarıdan buldum birkaç parça bir şey. giriştim ki, delik benden kurtulabilir mi? ama öyle ki, saç telleri çıktıkça arkadaşı çağırıyorum 'kop gel oturma odasından, gel bak yahu.' gelip bakıyorum poşet geçirdiğim elimle avuçladığım saç telleri. sövgü filan yok, gerçekten, uzun saçlı işte, ancak bu kadar kafası çalışıyor :)) üzerine bir de lavabo açacağı birkaç sefer, mis gibi açılmış gider deliği.
nereden geldim şu delik mevzusuna, ha, lavabo, minimalist üzerine kafa yoran mimarların lavabo tasarımları konusunda ayrı bir başarıları var.
(rahat bırak diyor herkes, sen de diyorsun, ben onu anlamıyorum işte, onu yapamıyorum, ne demek olduğunu bilmiyorum yani. )