Okuduğunuz şiir 19.1.2016 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
'ağır durumlar'
kurt avından bıyıklarım direksiyon olarak dönüyor fısıldarken biraz canlı olsaydı, sesini alabilirdim mefhum takılmazdı adı dilimden düşünce de bir sakız kadar iğrenç olabilirsin çay bardağında, biraz su çünkü aşkın da çoğu suretimdeki maymunluğu andırıyor olabilir tarifine bayıldığım için de kuyruğundayım düşmanlarım mağarada ateşten gömlek oynuyorlar durma, kaşlarınla vur beni
kahraman filiz boyunca, çekirdek çitleyecek yaşa gelmiş her şey cehennemi andırır mutluluk dedikleri meşru sayılmıyorsa can aşrı soy muzun kalın kabuğunu geride biraz dolaştırabileceğin potasyum bakterisidir, lisan bilmez dişlerine yapışır yumuşacık dünyası
benim de tarifimi yapıyorsun; yer yer soyulmuş beyaz boyasıyla ahşap bir pencere içe ve dışa doğru mermeri sarkıyor boşluk var, uzaklarda, gözükebilecek kadar uzakta beş katlı krem renkli apartmanlar bana odanın boşluğunda tecavüz ediyorsun sesime karşı çıldırırcasına da susuyorum sandalyede olabilirsem, yeni boyanmış, asil bir mavi renktedir duvarlar yaklaşırsan öldürürüm kendimi almam sonraki nefesimi bu kadar mutlu olmayı diyorum, hak edecek ne yaptım tanrım filme bağladım biraz da, ’öpeceğim çürük vişne tadında dudaklarını’
jipin altında ezilen kedi kadar postum soğuk ve cılız oysa şişiyor onlar, ağzımda müptezel lisanı dilini karıştırarak iyi cevizler kırabiliyorsun da gelme üzerime radyoda bu saatlerde genel de chopin çalar hiç de dantel değilim sığamam bacaklarında uzayan fiskos kalıntısına baldırların gittikçe slavlaşacak duyabiliyoruz
artık geri gelmeyeceğim tavanı rutubetli bir lokanta önünde kaleminle sırayı defalarca kazı bir şey bulacakmış gibi toprağın altında yıllardır kazıyoruz gidenleri de oraya gömerek iyi yaptığını zannedince arkadaşımın arkadaşı da gül kokuyordu kefeni altında biri de domuz yüzlü olmuştu öldükten birkaç saat sonra doğruca üzerime örtülürken bu kalanlar malafatını cebine sokup hızla uzaklaşan kancık bir hayal inatla yaşa diyor vallahi kuzum, Vallahi kuzum huylu huyundan vazgeçmiyor Kuzum, şu parçanın do ile re arasını biraz uzatalım mı? Kuzum şu şiirin meşakkatli yoludur sevmek. Kuzum, tarihin de içinde yalnızlık bir nevi tereddüt değil midir?
bir susturucu gereklidir hüznün kuşları uçarken öykünün sonunda evine geç gelmiş erkek hasta eşinin sırtına yaslıyor yüzünü alıp başını gidiyor gece aklın kaldığı sabahlarda yalnızlığa karıştırılmış aşı mıdır kaygılarınla ölünce umutları da sulayamazsın bir tilki daha ölür gerçekten dükkanın önünde dört teker geçer aşkların son kullanma tarihini yazmamış olabilir imalatçının suçu nedir elleri artık hissetmiyorsa en saf haline dönmek için çılgınca dans eden evrende içimden çemberler geçiyor duvar mavi sandalyenin bir ayağını da dün kırdım ölünce şu boş araziye gömsünler diyeceğim kimse de yok yanımda el de beyaz sabunla yıkanmış gömleğim kokuyor sırtında mahcup bir edayla tehlikesiz bir yılan kadar tatlısın avuçlarını tek açışta parmakların sabitse seviyorsun sen de şehre yeni girmiş uykulu çocuğu niyet gibisin ayakların karasevda
pencereden dışarı bak hala boşsa dediğim arazi, bodrum katında burunlarımızı tokuşturabiliriz sırtın beyaz sabun. ellerin nakit para. soluğun güney asya.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'ağır durumlar' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'ağır durumlar' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
iyi de diyorum mağaradaki gölgelerle gerçeklik oyunu oynayanlara ne desen boş -kendimize bile- gerçi bazen iyidir gölge hakikat oyunu bir süre ilacı erteletir en azından ya sonuç önemli olan ya bir ilacın ya bir kuzunun -tilkinin kurdun vs- ya bir lisan bilmez sevgilinin yahut dostun ! önünde hayatın anlamsızlığına dair çıkarım halinde bulmuyor musun kendini uzun uzun yazarak rahatlar belki insan ama ne kadar uzunsa o kadar da uzamıyor mu kuyruğu koynundaki yılan-lar-ın boş ver otur bir dizi izle hatta kahramanın yerine -seçerek birini işte- koy kendini senaryoyu istediğinde değiştirebilmenin güveniyle !
Bu gece odanın tavanı başıma döküldü sonra deprem gibi birşey oldu öldüm sandım sevindim oysa hala yaşıyordum. ecelden kaçış yok ama bu gece ölmek istemem doğrusu.
bir kere okudum bir yere takıldım tam beş kere okudum aslında her birinde başka yere takıldım kaldım bitirmiş sayılmam o yüzden şiiri. sonra dönüp bakıyor bitirmiş olmadığım şiir de değil aslında
bir akşam sokak girişinde bir kadın ağlıyordu hangi akşam olduğu mühim değil hava için üstü fazla inceydi ve iyi ahmak ıslatan yemişti. art niyetsiz ıslanmışsınız hasta olursunuz iyi değilseniz yardım edeyim yada polis çağırayım dedim. sapık diyerek bağırdı bende topuklayarak uzaklaştım saç sakal birbirine girdiğinde belkide öyle sandı gerçi çankaya sapığı olayından sonra kadınlara bu konularda birşey diyemiyorum.
bazen ağrıyor sancıyor ama ölmüyor
sonra bir başka akşam bilmediğim bir şehirde sokakta kaldım otele gidecek param yoktu zira sabaha dek cebimde çay içecek para bile yoktu. öyle bankta oturdum. etini satarak para kazanan bir kadın yanıma gelip paran var mı diye sordu benden gençti gerçi yok diyerek herşeyi anlattım ona beni evine alıp p gece insan gibi uyumamı sağladı yemek verdi. yanlış anlaşılmasın hiçbir cinsel temas olmadı aramızda. sonra onu dinledim anlattı midem kalktı two girls one cup yada bir sırp filmi izlemiş gibi oldum bu yazdıklarımı merak edip izlemesin kimse. neyse bunlar geçti hep.
sonra birine aşık oldum uzak bir şehirden gelmiş su gibi duru ve temiz biri oda bana aşık oldu yada hayranlık dürtüsü içinde heyecandan mütevellit kapıldı. bir yıl sonra hayatımda ilk kez bedeni aldatılmışlığı tattım. onun masumiyetini ben mi kirlettim yoksa masumiyet denen şey kirlenmek için mi yaratıldı bilmiyorum.
şu şehirler şu yaşamlar ne kadar benzeşiyor artık ev kredisi araba kredisi İhtiyaç kredisi herşeyin kredisi var. ömür bile kredili dakika dakika saniye saniye yaradana hesap verilecek bir süreç. ben günahkar bir kulum biliyorum.
dostum desenki bir ses olsan ne sesi olurdun Nermine Memmedovanın ay ışığında diyişi olurdum.
o boş arazileri diyorsan müteahhite verdi miras yedi torun müteahhit 90 100 metrekarelik 10 15 daireli 3-5 bina dikip 400 500 insanı bir yere toplayıp mutlu olduklarını idda etmelerini sağlayacak üstelik o evlerin yapımında kullanılan betonun ömrü 100 yılı geçmiyorken bahçesiz alcı sıvala duvarlar arasında tvdeki aşkları izleyip yarım yamalak kendi hayatlarına uygulayıp mutlu olduk sanacaklar. 3-5 yıla bir 10 yıla ikinci çocuk bunlar hep heyecanı kurtarmak için önce erkek yada kadın biri birinin bedenini istemez olacak sonra mutluluk numaraları ile biri birini aldatacak. böyle olacak aldatmak illaki bedeni başkasına sunmak değil ki mutlu değilken mutluluk numarası yapmak aldatmak sayılır bence.
mutlu değilim numarasını yapmıyorum. vişne çürüğü şalı olan kadından ayrılalı dört yıl dört ay oldu parfümünün adını bile hatırlıyorum Wish of Love on gün önce gördüm tekrar onu dört yıl dört ay sonra sorun şu ki kalbim çarpmadı bile verdiği selamı etmeye çalıştığı iki çift kul kelamını dinlemeden acelem varmış gibi gittim.
acelem varmış gibi acelemiz varmış gibi oysa ecelimiz var acelemiz değil. nasıl bir nefis ki hiç ölmeyecek gibi herşeyi istiyor...
yok, kusura bakmak ne demek, tam tersi içini dökmüşsün. okuyunca kalbten bir hüzünlenmedim desem yalan olur.
şu laf, 'neyse, geçti, geçer, geçecek' ilaç mıdır, yoksa yalancı bir dayanak mıdır bize, onu da bilmiyorum.
o değil de, ne kadar çok dizi varmış. şu aralar televizyon dört yüzden fazla kanal çekiyor. hatta 600 filan. geçen dolaştım tek tek de, bir şey bulamadım. türk sineması veren kanalı seviyorum. hep de sevdiğim şeyler çıkıyor karşıma. bu şiirde geçen apartman kısmı ilginç bir hayalin parçası. sıkıştırılmış cennet, yetmişli yılların sonunda çekilmiş bir balkan filminin sahnesinden fırlamış gibi.kaç kişiyi sığdırmışlar, gömmüşler acılarını önemli mi? hem o yabancılaşma noktası, yalnızlığı bilerek seçmenin en can alıcı notkası da bilginin insana yaşamadan acı vermesi. buna yok çekenler de olabilir, olsun çeksinler. onlarlar da mercimek çorbası içeriz.
bu on gün önceki meseleyi, anlatmanı isterim. bana değil, bir yazında yayıp, genişleterek böyle. döktükçe rahatlıyor aslında insan. bilmiyorum, belki de rahatlamıyordur. her neyse, geçmiş değil mi; ilaç ilaç...
vardım
var
anlayan anlayacakta
anlamayan anlamayacaklara
anlayan anladığını sanacakta
onlar uyanacaklara yandıkça
uyanacakta ne olacak
ağır bir durum
çok fenâ bir Şiir okudum
pencere kalmayacak ki
kutluyorum
her dem mürekkeb-İ Şiirle daimâ
.
YAŞAYANKELİME tarafından 1/22/2016 8:07:05 PM zamanında düzenlenmiştir.