Şimdi gelmelisin...
ne at kendini ucurumlarımdan
nede bırak bosluga kıyılarımdaki yuzlerce kayıptan yorgunum artık yorgunum her derinime duseni kurtaramamaktan.. yirminci yuzyılın sadakatiyle tanıyabilmek isterdim seni cektigin sancılarını bastırabilmek icin yeni sözler uydurup basucuna bırakabilmeyi daha iyisini yazamıyorum diye karnıma agrılar giriyor daha iyi sözlerimi tukettim diye belkide inkar ediyorum senden önceki tüm asklarımı tutamadıgım senmiydin son kez kendini bırakan derinligime.. belki de tutmamak işime geldigi icin senin de tutulmamak icin sesini bile cıkarmadan kabullendigin bu bogulmaların nefesin cigerlerime dolarken öptügüm kadın senmisin? bu icimde durmadan cırpınan senmisin.. kıyılarıma vuran ve yeniden bırakan kendini sonsuz mavilige.. bu cankurtaranına sevdalı oldugu icin belki de durmadan bogulan ve kendisini bogması icin işbirligi yapan denize vefa borcları takan.... hangi kaybımın yerine seni koymalıyım bilmiyorum simdi kullanılmıs yuzlerce kelimem arasında en az kullanılmısları ayıklayıp şiir yapıyorum olmuyor eski sevdamın yerine seni koysam almıyor başka bir yolu olmalı yada buyutmeli icimdeki bu kalbi birgun sende gelirsin diye daha buyuk bir eve tasınmalı... hangi zamanın kavminde varolduk anımsamıyorum artık ne bir pusulası vardı aşkımızın nede haritada tutarlı bir acıklaması koordinatlarımızın evrensel bir düş kurar gibiydik biz iki sevda gezgini yelken actgımızı sanarken acık denizlerde akıntısına kapıldıgımız kendi karasularımızdı senin küf tutan sayfalarından arınmanı saglayan benim bir gun gelirsin diye aklımın bir kösesinde sakladıgım... daha ne kadar uzagında duracaksın limanlarımın? yaşadıgın fırtınalarından yorgun kayalıklarımdan uzak tutabilmek icin durmadan fenerlerimi yanık tuttugum gelirsin diye ansızın gözlerimi yatırıp uzaklarıma hazırlandıgım gelmiyorsan eger başka karsılama töreni duzenlenmiyecek bu limanda kapanır fenerin ısıkları... kırılışın yankılanır ama duyulmaz kalabalıklarım da.... |
saygıyla şair.
kutlarım