Siyah Taverna...Kızıl kadının gözlerinde bitince cümleleri, Azizim Bir gece daha biterken şişenin dibinde Mor dudaklar arasında kahkaha satmaktayım İnsanlara Eğlenceli bir bar masasında Bi puro için, bir kağıt satmakta Şu meteliksiz akıl... İki baldırı çıplak dudak görmekteyim Ne güzellerdi... Pürüzsüz, pespembe İmrenisi gelirdi duman kokan ağızların Şiirimi koysam bahse, alsam bi çift pembe dudak Belki de kelimelerden daha çok şansım yaver giderdi... İşte... İşte masamın sağ ucunda Floransalı bir kadın oturmakta Elleri, eklem çizgisi olmayan ellerinde Yeni yapılma fildişinden şarap var Ooo matmazel... Buyrun, buyrun bahsime katılın Fazla bir şey istemeyeceğim... İşte, şu sol cebimde bakir hazinem var Sizin... Evet, evet sizin... Bi çift dudağına girerseniz kartların başına... Kadının dizlerine temas edecek şekilde Bir Alman beyi oturmakta Sanırım biraz köhneleşmiş dudakları Olsun... Benimkilerden daha körpe en azından... Buyrun bayım, bi bardak bira ikramım Dudaklarınıza karşılık sizdende vereceğim hazinemi Eğer güveniyorsanız kendinize... Sevmezdim eskiden konuşmayı Kan içinde çekilmez bu Dünya çünkü Konuştukça kan batanların işi bu et parçaları Ama olsun Bu laneti üstümden atabilirdim belki... -------------------------------------------------------- Kartlar dağıtıldı Elimde iki as, karşılıklı bakışmakta Dişleri sızlıyor, sanırım kanamakta etleri Sinirden oluyor bazen Hanimefendi dudaklarındaki kırışıklıkları öldürürcesine gülümsemekte Adam sıvazlamakta çenesini Açılmakta kağıtlar; ikiler, üçler, dörtler, beşler Ama aptal bir akla sahibim Kurtulmak uğruna arttırıyorum bahsi Kadın karşılık veriyor, ah ne güzel dişleri var Adam pas geçiyor... Sanırım iyi gününde değil.. Adam açıyor kağıtları, açıldıkça kağıtlar başımda ter taneleri sicim olmakta... Son bir hışımla rest çekiyorum, tüm hazinemi koparıyorum küçük defterimden Bir şımarık kahkahası atıyor kadın, Kent diyor... Kent... Eklem çizgisiz elleriyle tüm hazinemi almakta Ve tütün sarıp çakmakta çakmağıyla... Kelimelerim cehenneme düşerken Sahibesi bit dolu saçlarını çekiştirip hışımla çıkmakta Bu eğlenceli masadan... Ve söylenmekte tüm kederini: -Sonu yok azizim içmelerimin O kelime boyu düşünmelerimin Bi mavi Uğruna satmayı Şiirlerin Pupa yelken kağıtlardan O rengarenk kalemlerden utanırım Utanırım diz boyunu aşan şarkılardan O gözü Neşe tablolardan Utanırım azizim, renkler istifa bende Bir sevişmenin teninde kaybettim Sözlerin bakirliğini Ve şimdi yeni yeni tadılmakta belki O kırmızı ay gecelerinin üstünde Kavuştak vakitlerin birleşik olma zamanı Ki Kıyamet gelmeden bitsin Bu zift karası geceler... Ağlamakta şimdi o sitareli semalar Ve katran dolmakta göz pınarına... -Özür dilerim kelimelerim Özür dilerim sizden Koca bir yük vagosunda Terkettiğim için sizleri Oysa en etkili içkim En kuvvetli dumanımdınız Kırık havalarda bile geldiniz yanıma Çamur dolu yollarda bile koştunuz benim için Karda bile don ayazında Düşüverdiniz aklıma Oysa aşk... Kağıdın saflığı için mürekkep değdirmeye kıyamamaktı Biz hep kirlenmiş aşkları seçtik... Özür dilerim kelimelerim Sizi buraya kadar yordum Size katıklar mı hazırlasam Gümüş taslarda gül şerbeti sunsam Ellerinizi yıkasam ılık sularda Kahkaha attığınızda yüzümü sürsem Gözyaşlarınızı silsem Kahredesice yüreğimdendir ama Kağıdıma arkadaş edebilsem sizi... Ah o tavernalar Ah Çingene kızları, Ah deniz tarlalarının o ufuk gözlü yağız sevdalarım... Utanıyorum, utanıyorum kelimelerim Oysa günah ettiğim günahları bile işlemeye Maruz kalbim... Ve ben size veremem gümüş taslar, ilaç kokulu şerbetler Benim varım yoğum Bilmem kaçıncı el bi kalp Bi de seneler öncesinde tahtalarını kaybettiğim bi akıl... Utanıyorum kelimelerim, utanıyorum Sizleri gördükçe Kirlenen kağıtlar hatrına Yazmadığımdan Utanıyor Utanıyorum... E F T E L Y A... (Akdeniz’i cebinde taşıyan kız... ) |
........................ Saygı ve Selamlar...