iğretibakındıkça çeker üstüne üstüne libas gece bi kaç seyyah geçer dört odalı salondan arkasında çıngırak sesi uzar gider zaman belki bekdiğinde tiren kalkış saatidir varır belki yarı kırmızı duvarlara çarpan yürek açıkta bi yerlerde kuşlar ölür doğumun kutlu olsun ey sürek büyük bi savaşa gider gibi teçhizatsız durduk aslında kapısında ışkın sonra topluca gömüldük otların gölgesine pırıl bi baştan ötekine eller derdest biliyor musun yaşadığımız bütün hayatlar böyle sözgidimi uzuncuk akşamın kıyısında mahur koz kupa dolu ney on haneli ellerimde koşuşturur kekremsi bi şey birinci hane şiirdi ışıksız ve ıssız denize karşı çakıl taşlı sürrealist bi gerçekte otururdu çalmasındı kapısını az daha azrail kalanı loştu klandı birbiri safında sık inandı ağaca toprağa şehre ve taşraya dayalı döşeli baksam az çocukluğum çarpardı gözüme yüzü duvarda 1 2 3 4... önüm arkam külliyen sobe |
Sevgiyle.