bana kalırsa iyi bir şeylerden artık hiç bahsetmeyeceğim, bu yüzden çanta doldurmaktan nefret etmeye başlıyorum kaybolacaklar, o çok sevdiğim dediklerim kaybolacaklar katlanabilir masanın üzerinde bir sürü şey; tırnak makası, cımbız, kürdan, fişler, notlar, çakmak, anahtarlık, boş beyaz sayfalar hapları da unutmamalıyım orta parmağına girince kramp, insan usulca ağlamalıymış kıl da çekebilirmiş, kıştan olsa gerek ölmenin sakin yanı, öleceğim bunu da tehdit olarak algılamamalı kimse, herkes gidici saatlerin bile yanlış anladığı bir çağdan bahsediyorum rüyalarımın içerisinde bile mutsuz komşular onlara bağırıp çağırmaktan yorgun düşmüşüm uykusuzluğumun da bir ilacı bulunamamış henüz istersen, biraz uzanayım yanına
bu kabustan uyanınca metropole ağır bir suçlamada bulunabilirsin ağaçların sıçtığı yapraklardan defter aralarına hep bir şeyler bırakabilirsin mutlu anlar düşebilir öylece saçlarından, kısa, afacan kıllarından kayabilir kar taneleri önce karbonhidrat, sonra protein erimeye başlar ahlaksız bir yağsızlıktır prenskeş vücudunda bana içimi sormaya kalktığın gün uçabilirim bir kuş gibi demir bir çöp tenekesi üzerinde yaşlı bir kuşu görmüştüm, kendime benzetmişim çok mu gitmiyordu, titriyordu hafifte, çağırdım yanıma, başını salladı ah ’una mattina’, ihtişamlı geceliğim, çılgınca raksettik onu yatağa atıp dizlerimi kırdığım cesedin uzaklara bakışıydı upuzun bir mantonun cebinde küçük bir flüt tutkusu ben mızıkadan başka bir şey çalamadım gençliğin yaşlılık birikim partilerinde nadasa bıraktığım en saf duygularımı koşarken düşürmenin adabından olsa gerek tüm renkler suçlu
kuş, güvercin, kanatları yüreğini kapatan titrek, neredesin sevgili sen sultanların aşkından ülkeler mahvettiği makam tutarsa tenin parlayacak sabaha kadar derini soyup asacakları bir ağaç var edecek sen ölünce er geç bir oyunun galibi olmanın talihi mi desem hatalarımdan suyu karıştırdığımı itiraf edince boktan sebeplerle yine içime çekileceğim
inan mutsuzluğun sorgusundayım kendime akşam üzeri iki duble kahır gözlerimi içine çekiyor kendimden başka bir ceset görmeye dayanamam
şenşakrak susma vakti olsa, benden yana olsa kararsızlığım bile artık eskisi kadar güzel değil sokakların herhangi birinde bıçaklanmaya razıyım
taklit yapmıyorum, kendimi bile taklit yapamıyorum, şehrin en ücra yerinde delirebilir miyim diye ellerimi arıyorum, çalınan ellerimi, toz tutmuş metalin yorgunluğunda ziraai faaliyetler sonrası tabiatıma kum doluyor kumdan kaleler çıkabilirsem namerdim anlamadın, sen hiç anlamadığın kadar güzel bakıyorsun hayatta kimseye kalmayacak sudan bahsetmek, ecel midir ancak sana hiçbir şeyin de kalmadığını söylemek isterdim otobana çıkmadan önceki son molada kasıklarını zorlarken dünyanın en büzük kesesi fark etmeden seni sevmişim bir sinek ölmüş, kara bir sineği öldürmüş bir çocuk biter mi kaos delirmenin ucunda uçurtmalar iner mi yeryüzüne seni sevmişim, ben bir deliymişim, teğet geçmemiş engin ortaçağ bilgeliği içine hiçbir şey giymeden kaçıp gelmişsin kilisenden şehrin en büyük kilisesinden içine hiçbir niyet giymeden dur öpeyim seni, yummadan gözlerini sonsuz bir fahişeliğe
isim vermeden ölüyor insanlar öldükten sonra isimleri yazılıyor taşlarına ben iri bir hayvanın göğsünden yaşamayı dinleyen ayakları çamurlu bir adamım beni seviyorsun, kış parçası bu, ’beni seviyorsun’ çalmayı sana bırakıyorum
bütün nesneler tek tek düşüyor toprağın bağrına oysa tek bir yüklem yeterdi onları diri tutmaya
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'gappy' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'gappy' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.