Orta Okul Anıları / Hâlkatır boncuklu , süslü sakındıraklar, gemler koşumlar , paldınlar, hamıtlar, eğerler, üzengiler Hırdavatçılar Arastasında gön, yanıkyağ kokusu Sarıoğlu Hırdavat tam karşısında Yemci Cihat Hacı Halil nalbant, ve daha bir sürü dükkan; kalaycı tenekeci, bisiklet tamirsici, yamacı bitişiğe giren daracığın tam karşısında kendi halinde bir terziydi oğlu Gardiyan Gara Şükrü’nün evi mahkumların korkulu rüyasıymış bir bakarmış, “asayiş berkemal”i sağlarmış küçük terzi dükkanında kocaman bir resmi vardı ve sanırım Terzi Kamil bile hâlâ babasının heybetinden korkardı arastalar Hürriyet Çarşısına çıkardı Gelendostlu Sıçık Mevlüt’ün dükkanında halıipi, tezgah takımı, model, halı ve pejmürde saçı-başı yoluk bir adam resmi veresiye vernin halini anlatırdı Hürriyet Çarşısı boyunca terzilerde kızgındı müşteriler gününde provası yetişmemiş bu gün-yarın bekletilmiş bayramlıklarını giyememiş olurlardı asabı bozuk adamlar, kavgaya hazırlardı keçeciler temizlemiş hafta boyunca işgal ettikleri yolları, meydanları sabahın seherinde yayınmış pazarcı dükkanları Yumurta Pazarında pazarları tavuk, ve hatta pamuk “ak köpeğin pamuk pazarına zararı” tartışılırdı diğer günler; Keçeciler Arastası dükkanlardaki keçeciler lacivert-kırmızı süslerini tersinden hasıra döşerlerdi üstüne de kuzu yünü tabi ellerinde kalıp-kalıp sabunu, kenarlara sürerlerdi üç keçeci hasır rulo içindeki kuzunun ilk yününden keçeyi-kepeneği ayaklarıyla ileri, geri yuğardı ha! hı! ha! hı! solukla ritm tutarlardı yine o civarda ıbrık, tencere tava, sahan yapar Alimiyoncu Yaşar , yanı başında Bakırcı Şevket Bakkal Galiba(ğa)nın kilosuna bereket bizim köyden iki kızkardeşi iki oğluna almış Keçeci Mehmet, “Osmanlı Zekiye” dedikleri karısı Saraylar Mahallesinde otururlardı önceleri yumurta pazarındaki tenekeci dükkanını “Deli Şükrü” hal pazarının bir köşesine taşınmıştı “olive oil-rivyera tipi-zeytinyağı yazılı” teneke kutulardan “meşrupa ” yapardı kavaflardaki lastik kokusu birde Debbağlar mahallesi insanın genzini yakardı Hal Pazarında pazarcı çığırtkanlar sokak içinde ateşoğlu, kirişoğlu Çorapsız “-gel vatandaş gel! batan geminin malları bunlar” “-hemşerim” demiş “-asıl var gücününe” ikiye bölüvermiş pabuç’u bir harekette Deli Ali kavafların korkusu kalabalık yerlerde bir taksinin önünde “-abilerim, ablalarım, teyzelerim şu! elimde görmüş olduğunuz Alaman teknolojisinin son harikası olup” diye başlayan jilet, tarak, tornavida, kabak soyacağı masat, süpürge, sabun, deterjan, patlıcan oyacağı yanında daha neler neler, üçü, beşi, onu piyasadaki fiyatının beşte birine “-fabrikamızın tanıtım amacıyla” dese de bu arada yankesicilerin de iş başında oldukları duyulurdu Hal’de Zahire Pazarında, kalabalıkta birileri soyulmuş olurdu güya düşürülerek kaybolmuş da! “-…….. bulanlara mükafat verilecektir” “-dikkat-dikkat” diyerek anons edilir ya da “ali isminde beş yaşlarında” mavi laylom ayakkabılı babasının adı” bekir, bir oğlan çocuğu, ve ya “yeşil çizmeli, kara basma entarili…. adının ayşe olduğunu söyleyen bir kız çocuğu bulunmuştur” gibi belediye hoperlöründe her zaman Belediye Sekreteri Yurdagül’ün sesi babasının belediye önüne gelmesi” istenirdi giden baba, ağlar bulur çocuğunu avuturdu bazen de bulunan çocuğa iki tokat aşkederdi yan yana dizilmiş saltıkçı kadınlar bir elleriyle çarlarını yüzlerine gererler isyanlarını dile getirirlerdi “-aynaaa” “-köylü değil mi” “-asıl dayağı hak eden kendi” “-ciğerinden yanasıcayı görüyon mu bi” belediye önünden tutun, şadırvana kadar sağlı-sollu çadırlar iplerle gerilmiş parça bez, hazır elbise, atletler-fanilalar olur olmazsloganlarla, müşterilerin dikkatini çekme yarışındalar “yolda bulsam bu fiyete satmam” .. “gel vatandaş geell” … “-vay anası be! adam tam sana ğöre dikmiş” “-yok yok bireş dar ğibi” derse adam “-gadife bu daha açar” ayakkabıcı da aynısını söyler her zaman “-keydikçene açar mayer bu bizim o(ğ)lan” büyük geldi anlamında “-bireş bol.. bi lumero daha güççüğü yok mu” denilirse eğer bu defa da “-bobam bu daha çeker, seneye de keyersin” derler satıcı ne fiyat söylerse söylesin alıcı illa “-bahalı dedin” ya da “-ıçcık inivi” olmazsa “-madem yönet de; de alalım” bu defa satıcı “-arkıdeşin emanet de bakıvırıyoz” “-ben de zatin bi gonşuya alıvırıyon verdiği para bu ğadar, verisen alıvırayın, değilise sen bilin” “-eyi madem hayırını ğör” ya da pazarlık uzayıp gider olmadı satıcı olmadık konularda yemin billah eder bakmaya gör netice almak zorundasındır kimin sesi yüksek çıkarsa o kendini, herkes onu haklı bulur satıcı hemen başka müşterilerle ilgilenmeye başlar alıcı ucuza aldığı zevkini yaşar, kısmetine gayıl olur ya satıcı alıcıyı kandırmıştır ya da “-len bunun alt tarafı çapıt öküz teki mi mubarek” denilerek yatıştırılır neticede “-alınmış alınmıştır” DİPNOTLAR katır boncuğu: nazar boncuğu olarak kullanılan mavi cam koncuk, göz boncuğu, koşum : pulluğa ya da arabaya koşulacak atların kayıştan düzenekleri dağınık, perişan yuğmak: sürükleyerek, iterek yuvarlamak Yaşar Aliminyum mutfak eşyaları, konusunda bir marka idi, Yaşar Çakalak maşrapa debbağ: tabakhaneci, sepici yankesici: hırsız, dolandırıcı, soyguncu mayer : ayarlanabilir, aynı ayar, muhayyer : görmeden edilen pazarlıkta, denildiği gibi çıkacağı garantisi, hepsi bahsedilen ayarda demek yani; beğenmezseniz geriye alırım, |
o kendini, herkes onu haklı bulur...
tebrikler saygılar...