Orta Okul Anıları / Terzi
halin Hürriyet Kapısına yakın bir yerde
Berber Kemal, yazları dondurmacı, kışları termiye karşı tarafta çok şişman kısa boylu kasaplar vitrinde çengellerde yüzülmüş hayvanlar etrafa bayat kokular yayardı yakınlarında uyuz, kıvrılmış yatan köpekler ve aşırı şişman kediler vardı sinekler, eşek arıları üzüm küfelerine kesilmiş kavunlara konardı pazar derneğinde alnında “Allah Korusun” kapısında “Bismillahirrahmanirrahim” arkasında da “kazandığım bilek zoru Allahım kazadan koru” ya da “babam sağolsun” yazılı kamyonlar, kamyonlar dolusu kavun-karpuz hal’de yerini almak için elden-ele atılırdı inşaat işçileri arada bir yere atarlardı öncelikle yarılan karpuzun özüne saldırırlardı pazartesileri, yani pazarları “-naylon yimbeş” “-buz bunna(r) haydi buuuzzz” diye bazı çocuklar bardakla su satarlardı iri-yarı bir at, semerinde ıslak heybeden karcının bıçkıyla kestiği kardan alanlar ısırıp suyunu so(mu)rarak illallah çekerler hararetten “-kimbili(r) nası(l) kalı(r) avusdos ıscağında bu gar” diye kendilerini alamazlar hayret etmekten çok bilmişin biri “-Alla(hı)n hekmeti işdecik o kaddar” diye kestirip atar Terziler Arastasına varmadan Hürriyet caddesinin hemen başında “üç tekerli el arabası”nda yayınan bizim köylü Terzi Hasan iki tane daha çerçi vardı iteleyerek getirdikleri çarşılarında iğneden-ipliğe ne arasan satarlardı “cincik-boncuk” ayna-tarak, traş malzemeleri, tesbih, tırnak çakısı kalem pilli radyolar kaçak tütün, kent-marlboro, çakmaklar envayı çeşit iplik, işlenti boncuğu, çıplak kadın resimleri aynı türden kalem, cep defteri, el feneri yabancı para bozma işlerine de el atmışlardı Yalvaçlı diğer pazarcılarla geceden istiflerler balyalarını tenteneli kırmızı bir kamyona sabahın seherinde yola koyulurlardı çevre ilçelerdeki kurulan pazarlar da yollarını gözleyenler vardı Belediye Hamamında Müstecir Süleyman’dı herkesin mabadında peştamal, kolunda lastik bilezikli emanet anahtarı zor açılırdı kubbeli bölmenin ıslak kapısı yankılanır; tasın mermere çarpan sesi ne hangi türkü belli, ne kimin söylediği birbirine karışır yankılanır uğultulaşır “felek ile bölemedim kozumu şu cihanda güldürmedi yüzümü anam yüzümü düşman süre süre gelir izimi anam izimi kalk gidelim sevgili bu el bize yaramaz anam yaramaz kalk gidelim sevgili bu el bize ya ra maz” ara bölmelerde kişi başına sözde temiz iki havlu yarı dönen musluklardan sonuna kadar açılmış sıcak su göbek taşında ter atan yan gelip yatan hafta sonu kalabalık olurdu gündüzleri kadınlara, günboyu erkeklere tatil gün ter, nem, hararet, buğu ve bun neredeyse hamam fiyatınaydı, küçük pembe sabun tas-tas, şarıl-şarıl dökün onbeşte, ayda bir hafta sonları coşardı birlikte gelen tamirci çırakları hem söyle hem oynarlardı “güvercin uçuverdi, kanadın açıverdi elin oğlu değil mi aman aman sevdi de kaçıverdi a benim hacı yarim başımın tacı yarim eller bana acımaz sen bari acı yarim” DİPNOT baklagillerden ıslanınca acısı gider bir tür eğlencelik somurmak/sömürmek:içine çekmek, sömürmek arasta : çarşıda aynı tür meslek icra edenlerin, dükkanşarın bir arada bulunduğu (sokak ya da) çevre |