mısraların göbeğinde bir ağıt.Susmanın ötesinde bir ağıt, yani ruhun dinmeyen derinliklerinde bir ana ağlıyor cudinin kenarlarında Feryadı gabarın doruklarına çarptıkça İçimdeki susuşlar sanki dersin mayınları yerle bir edecek büyüklükte bir çığlık oluverecek birazdan ve birazdan bu çocuk yas tutacak bir içli şiirin dizelerinde. ve mısralarım sanki cizrenin en ateşli meydanlarında. dalından kopup düşen çocukların sararan yüzleri. ölüm gibi imgesi hep zayıf olan sözün bittiği yerde imge arayan çaresiz bir şair gibiyim. başım dönüyor bir ananın ney sesine, başım dönüyor bi ananın ağıtlarına bir ananın ağıtlarına takılıyor kulaklarım. ve kulaklarım öyle çınlıyor ki bugünün günlerden kurak rüzgarların taşıdığı cehennemi bir gün olduğunu anlıyorum. ve Ortalık sanki ana baba Ocaklar perişan Bayramlıklar ve sevinçler açılmamış sandıkta öyle bir dövülüyor ki sanırsın ki paslı bir hançer bir kez değil bin kez kalbime girip çıkıyor. Ölüp ölüp diriliyorum sanki bu şiirde Çünkü ölümden de beter bir acıdır Bir ananın çocuğu için akıttığı göz yaşı. susuyorum, susuşlarımın ağzında nümbüs yağmurlarının akıttığı göz yaşı ağzımın deltasından iniyor sanki yatağına doğru ne söz çıkıyor ne de bir imge. sadece geriye yarım yamalak bir şiir kalıyor acının tam ortasında.. 28 ağustos. |