/bir hayatın panoraması/Uzuvlarımdan dökülen yaralar, bir şairin dizelerindeki yorgunluğa benziyor. ellerim zincirle bağlanmış sanki, parmaklarım o kadar takatsiz ki morg masasına düşen bütün cesetlerin yorgunluğu üzerime dökülüyor sanki. sıcaklığı cehennem gibi bir vebanın hummalı hali bir vebanın titretirken gerçek ile düş arasındaki hali ben hangi arada yanıp tutuşuyorum,bilmiyorum. hayat bu anlamıyla hem acımasız, hem de manidar ve Hayat tıpkı bir bulmacanın kareleri gibi öyle meşakkatli ki Birini es geçmek için mayın mı patlayacak Yani ben ölecek miyim Bir adım boşluk için. Çanlar kimin için çalınıyor bilmiyorum ama Her gün gördüğüm düşlere benziyor biraz da hayat. İçine her an girebileceğim bataklıklar, Tanımadığım cellatların sinsi gülüşlerinin arasına giren korkusuzca ölüm Basit bir sözcük gibi Nutkum da dolaşıyor. bir boşluk bırakayım diyorum bir rüyadır geçer diyorum nasıl olsa ama öyle değil biraz daha gözlerim kapalı dursa vurulacağımı çok iyi biliyorum. Bu yüzden, Sırılsıklam bir gürültüyle sabahı ede ede Canım öyle sıkıldı ki Ne yana dönsem Parayonak düşlerime takılan tuzaklar var sanki Ayağımı emin adımlarla atamıyorum odamda Sokaklar zaten başka bir alem bu günlerde Endişenin realist hali Yani adımın yalın hali ile bire bir örtüşüyor. Hangi sapağa dönsem bir çocuk sesi Hangi çıkmazda dursam kapı önünde Yemenisi bazalt taşlarda gezinen Üç beş kadının cinnet geçiren figanı Göğüslerine dövündükçe Yüreğimden bir tel daha kopuyor. biraz daha korkuyorum. korktukça tuhaf bir fotoğraf oluyorum sanki yani un ufak oluveriyorum olduğum yerde. sesim öyle kısılıyor ki titreyen sözcüklerden düşler mi ? hayat mı desem diyorum. İkisi de aynı bestenin şarkısı İkisi de birbirinin kopyası İkisi de bir bocalama Korkunun tezgahında Geleceği olmayan Umudun resmi. Hal böyle olunca Ne çok tedirginiz değil mi Oysa istediğimiz bir bardak su Deniz değil, Biz denizi hiçbir zaman istemedik çünkü. Küçük serçeler gibi Sofradan yere düşen kırıntılarla Yaşamasını bildik, Mutlu bir tablonun bu olduğuna hep inandık. İnandık ama her şey inanmakla olmuyor maalesef Bu bile bize çok görüldü Bu bile yetti düşlerimizin paramparça olmasına Bu bile yetti hayatın gürültüsü için. Şimdi nasıl yaşanabilir ki Hangi elbise,hangi gelinlik Hangi mal mülk bizi mutlu edebilir ki Çünkü ne uyurken yaşıyoruz Ne de uyanırken. Militan bir şairin yorgunluğu gibi dizeden dizeye yayılıyoruz. Nerde ölürüz Nerde uzuvlarımız parçalanır Ve hangi mezar yatağımız olur bilmiyoruz. 20 ağustos. |