TÜRKİYEMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ...BİTİRİRKEN
"Türkiyem" şiiri; Sayın Bekir GÜÇLÜER ile Süleyman KARAMAN’ın bir ortak çalışmasıdır. Şiir, 14’lü hece ölçüsü ve her il ve bölge kendi adıyla kafiyeli olarak yazılmıştır. Şiirde; 81 il birer kıta, yedi coğrafi bölge birer kıta ve Türkiye geneli iki kıta ile anlatılmış olup tamamı doksan kıtadır. Şiir, illerin ve bölgelerin alfabetik sıralamasıyla altı bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci, üçüncü ve beşinci bölümler Bekir GÜÇLÜER, İkinci, dördüncü ve altıncı bölümler Süleyman KARAMAN tarafından kaleme alınmıştır. Yayınlanmış olan bölümleri, yazarlarının sayfalarından ayrıca okuyabilirsiniz. Her ne kusur ettiysek affola... Saygılarımızla sunarız. ******************************************* TÜRKİYEM BEŞİNCİ BÖLÜM Peribacalarını görmeli evvel ahir, Hacı Bektaş Veli’den edep öğrenen mahir. Göreme’de taş oyma kilise açık teşhir, Kapadokya bir yanda diğer yanda NEVŞEHİR. Çiftehan’da kaplıca, hayat Köşk’de asude, Şehrin Saat Kulesi kale burcu üstünde. Çamardı, Ulukışla Akdeniz’deki belde, Patates, elma, gazoz, bereketli il NİĞDE. Seyirlik Boz Tepe’ye teleferik kuruldu, Hekimoğlu yiğitti en son o da vuruldu. Yamaçlar fındık dolu, yayladan bal, yoğurdu, Laminat parkelerin üretenidir ORDU. Amanos’un geçidi düz açılır Bahçe’ye Kalelerden geriye taş aslanlar bakiye, Aşık Feymanı Usta yaşarken aldı paye, Yer fıstığı diyince akılda OSMANİYE. Hamsinin her yemeği, tatlısıysa mucize Serenderde saklanan yiyecek her dem taze. Dere olur çoğalır Kaçkar Dağı’nda göze, Yeşil çayın yanına kivi ekledi RİZE. Sapanca hayat olur depremlerse angarya, Yeşil Geyve Boğazı şakır bülbül kanarya, Yazın ortasında kar, kelebeklerden arya, Yörük, Çerkez, Arnavut kucakladı SAKARYA. Her on dokuz mayısta, halk heyecanlı, coşkun. Çarşamba ile Bafra, toprağı suya doygun, Derler ki yaşamıştı Termedon’da amazon, Yemeli pidesinden, tütün diyarı SAMSUN. Bıttım sabunu kullan var ise başında dert, Yünlü battaniyeyle üstünü sıkıca ört. Bademli perde pilav, misafire sunmak şart. Fıstıkçılıkta yeni, Antep’e rakip SİİRT. Eskinin Alkatrazı tarihinden çok mahcup, İnce burun’da bir yan diğer yanına rakip Tabyaları bakımlı şimdi içinde yok top, Fenerle insan arar Diyojen’iyle SİNOP. Pir Sultan Abdal’da söz, Aşık Veysel’deyse nas. Gök medreseden gelen gelenek oldu esas. Divriği madeninde demirin cevheri has. Yiğidi harman olur, sazında türkü SİVAS. Göbeklitepe mabet, görevi etti ifa, Harran’da yüzyıllardır bitmemiş ki hiç cefa. Balıklı Göl’de dua halkın ruhuna şifa, Sıra gecelerinde buluşur ŞANLIURFA. Cudi Dağında derler, gemisini gören yok Dicle ile Cizre’ye açılan kapı Kasrik. Kömür ekmek parası, madende işçi çocuk, Perşembe akşamında sürmeyi çeker ŞIRNAK. Yerleşik oturulmuş, bilinmez geçti kaç çağ, Yamaçlarda üzümü salkım salkım veren bağ, Barbun’un adı tekir yine dolu gelir ağ, Ayçiçeğini yağa dönüştüren TEKİRDAĞ. Hitit’lere dayanan tarihi belki bin kat, Han, hamam, kervansaray, Gök Medrese hakikat. Yaylasına gölüne tarih eder refakat, Gazi Osman Paşa’yla bir efsanedir TOKAT. Hamsi Köy’de sormadan sütlaç getirir garson, Sümela Manastırı dağın içindeki fon, Mahallede kol bastı, yaylalarında horon, Kolda burma bilezik, kıvrak zeka TRABZON. Bekir GÜÇLÜER ******************************************* ALTINCI BÖLÜM (SON) Munzur kırk gözesinden çağlarken deli deli, Sesindeki çoşkuyu vadisinde görmeli. Kilim, cicim rengarenk, atlar süslü heybeli, Tek düzünü Keban’a feda eden TUNCELİ. Karun’un Hazinesi üç yüz altmış üç kağşak, Buldu koydu müzeye seyretsin nice kuşak. Ulubey Kanyonu’nda dolaşır oğul uşak, Avrupa’da halısı yere değmeyen UŞAK. Hem Van’lı hem şanlıdır meydanlarda pehlivan, Ayrı renk gözleriyle kedisi güzel hayvan. Otlu peynir içinde; kekik, sarmısak, reyhan. Akdamar Adası’nda tarih barındıran VAN. Bir avuç arazinin tamamı yeşil ova, İstanbul çilesine devadır temiz hava. Yürütülen köşkünde, kâr etmedi inziva, Termal hamamlarıyla sağlık veren YALOVA. Kıral Kızı Hamamı kesesi eder abat, Hatıra resimliktir kulesindeki saat. Türbeleri bolcadır dilenir boş şefaat (!) Bozok’un yaylasında sabır taşıdır YOZGAT. Altında kara elmas üstü ormana adak, Kayın, kestane, gürgen, ıhlamurla dişbudak. Madencinin yukarda alnı açık yüzü ak. Bitmeyen enerjinin kaynağıdır ZONGULDAK. Canlıdır, aldatmasın derlerse; - Ölüdeniz! Fıstık, muz, anasonla bayram eder mideniz. Yazın güneşe tedbir, kışın gezin ceketsiz, Mermer üzeri maki tarih kokan AKDENİZ. Madenli dağlarını aşamaz gurbet yolu, Arpa, buğday, kaysıyla sınırlı tarım kolu. Yaz gecesi insanlar dışarıda paltolu, Besili hayvanları bol DOĞU ANADOLU. Cepkeni çizmesiyle yaşar kendine özge, Madenden yana zengin tam yaşanacak bölge. Haşhaş, tütün, incire, zeytini verir gölge, Dağlarda yeli serin kıyısı sıcak EGE. Kavramış yakasını bırakmaz Ortadoğu, Oynanan oyunlardan habersizdir birçoğu. Bir petrol bir mercimek olanca varı yoğu, Yazın kuru sıcaktan kavrulan GÜNEYDOĞU. İner çıkar et tutmaz sırtta sepet çaresiz. Kömürü beş yüz yıllık bir depodur hilesiz. Keten, kenevir, fındık bir de çay var şüphesiz En fazla yağış alan bölgedir KARADENİZ. Bozkırın çevresinde Kızılırmak’la kolu, Açılmalı Konya’ya Fırat’tan bir su yolu. Şeker pancarı bolca silolar buğday dolu. Yağıştan nasipsizdir kavruk İÇ ANADOLU. Sanayi merkezidir, koşar her düşen dara, Kontrolsüz nüfusu artık açıyor yara. Ayçiçek, pirinç üstte, altında bor’u ara, Karman çorman iklimi, akıl ermez MARMARA. Altında niceleri, can bedelli yatandır. Üstüneki toprağı yurdumuza katandır. Burcuna ay yıldızı diken şehit Ata’ndır, Kanla sulanan toprak bölünmez tek VATANDIR. Tapusunu alırken ağır oldu tediyem. Üzerinde uçan kuş, açan çiçek hediyem. Uğruna canım feda, daha başka ne diyem! Dolaştık iki koldan, işte cennet TÜRKİYEM. Süleyman KARAMAN (vega4) *** ** * Not: TÜRKİYEM şiirimizİn Sayın BEKİR GÜÇLÜER tarafından yazılan BEŞİNCİ BÖLÜMÜNÜ bu şiirin hikayesi bölümünden ya da şairin kendi sayfasından okuyabilirsiniz. *** ** * |