15
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
1822
Okunma
Edip’in kurbağaları vardı değil mi?
Bağırarak yalnızlaşan
Yeşil kurbağalar
Bir gece vaktinde ırmağın suyunu çekip
Ciğerlerini şişirerek yol aldılar
Bir kasabadan geçip ruhlarını verdiler
Belli etmediler hiçliğe gidişlerini
Kavgayı gözetliyorum
Sinip bir perdenin arkasındaki püsküle
Şehir meydanlarına giren yeşil süvarileri gözetliyorum
Tanrım o neydi öyle vurgulu bağırtılar
Meşin ayakkabılarını vuruyorlardı
Tao kaldırımına doğru
Evlerden
Arabalardan
Kanepe kenarlarından fırladık
Yalnızlığı anlamak için çoğaltanı isteyen ismi bağırdık onlarla
Yakup
Yakup
Yakup
…
Ah bu sazlıkların bej renkli kedileri
Siyah halkalı kuyruklarıyla
Caz
Blues eşliğinde
Bataklığın suyunu arıyorlardı
Bense bir ırmağı gösteriyordum onlara, göç etmiş
Her gece
Sürgüleri
Aldanışlarıyla
İçindeki aşkı büyütüyordu
Aşk ise öldürüyordu kendini
Yanmış ağaçlar içinde
Salkım bir sürgünlük
Ve sakinlik eğreti duruyordu göğsümde
Kuzeyin en köşesinde
Makul bir yıldız altında
Gidip geliyordu boynu kuğulu kadın
Kusursuz yalnızlıkla sararmış örtülere bakıyordu
Kapıya bakıyordu
Kurabiyeleri küf tuttu
Evi yak, evi yak- e vi y a k
Duvarda küçük bir resim asılı ayakkabıları yeşil.
...
Kimi korkular vardır
Yüksek binalar
Kıvrılarak giden tren sesleri
Uçmaya hazır su kuşları gibiyim
Ah tanrım ne kadar uzağım, ne kadar uzaktı göğe yükselen duman
Hiçliğe bulanmış gibi
Uyuyoruz bir şiirin son satırlarında
Duvar dipleri yalnız, duvarlarda gölgeli okşayış
Bütün kediler koşuyor
Bej renkli kediler de koşuyor
Yürüyorlar duvarların üstüne doğru
Yürüyor boynu kuğulu kadın
Yakup
Yakup
Yakup
5.0
100% (30)