HAYDARPAŞA GAR OTELİ 8
İkinci Kat
İkinci Bölüm Hiç sordunmu Gözlerine; "- Neyi, nasıl görürüz?" diye. Beyin denen Pelteye yansıyan Gölge, gerçek sanılan Hayel-Belde Kafanda mı, hiç sırdun mu, sordun mu? Hiç sordunmu Göz Yuvara; "- Onca Yaşam, bunca Hatıra Yıllar boyu Kalbur-deşik bir Belleğe nasıl sığar?" Hiç sordun mu, sordun mu? Hiç Sordunmu ona; "- Doğumdan-Ölüme değin, nasıl katlanıyor sana? Benmiyim senin Beyin, Beyinmi senin Beyin?" Hiç sordun mu, sordun mu? Hiç sordunmu; "-Yakıt yenilemeden, durmadan-dinlenmeden bu çabalama niye? diye Kalbine hiç sordun mu, sordun mu? Hiç sordunmu kendine; "- Kimsin, nerden geldin-nere gidersin, ne kadar daha, Yaşama?" Hiç sordun mu, sordun mu? diye sayıklarken dalmışım. Kendimi şöyle bir Masal Dünyasına salmışım. "Bir Varmış" la başlayan Evvelin bir Zamanında Makinist Hidayet -Gerçek yada Rivayet- Yeğeni Ali’nin Kimliği ile Hatice’yi Devlet Demiryollarına İşe sokmuş. Ali, Abisinin Oğlu, Ablasının Kızı Dürüye’yi -oda Yeğeni- sevip rızasıyla kaçırınca -Filimlerdeki gibi- Ailede kıyamet kopmuş; "- Peki, Ali’ye ne olmuş?" Ali -kıyafet değiştirmiş Hatice yani- iyi çalışır, çalışkandır, İşi keresinde yapar, zeki ve marifetli, Eli çok Hünerli kendini çabuk sevdirir. Kadınsal iç Duyarlılığıyla Erkek gibidir. Ne Yalan söyler, -Kimlik ve Cinsiyet değişikliğnden başka- nede kimseden Sözünü sakınır. Ele vermez Makinist Hidayet’i, sadıktır; "- Ben Yeğeni Ali’yim!" der, Yalan söyler, aşıktır bu Adama. Hidayet’te onu için-için sever, sırıl-sıklam aşıktır. Ama, ne Zaman Yerköy üzerinden -Yozgat’a uğramadan- Kayseri’ye geçseler, Hatice’nin Karnı ağrır, Midesi bulanır, Başı döner Yerköy İstasyonunda, ya; "- Bana Müsade." der gider Dinlenme Vagonuna, yada Yere çöker, saklanır. Makinist Hidayet deşmez bu Yarayı küçültmez Fıkarayı; "- Ekmek Yediğim Sofrada..." der, hakimdir Uçkuruna. Her ne kadar kızsada Yozgat’a, sormaz Hikayesini, Hislerini saklar, Saygısı vardır ona. Tiren Yerköy üzerinden Yozgat’a uğramadan geçerken Kayseri’ye; "- Allah kahretsin!" diye Küfreder Bir Gün Ali’den bir Mektup gelir. Dürüye ile Evlenecektir, Nüfus Kağıdı gerekir. Hidayet düşüncelenir. Hatice, onun Yüzündeki değişikliği görünce, Sebebini arar; "- Çok düşüncelisin!" diye sorar; "- Benimle Evlenirmişin?" olur beklenmedik Cevap, ekler yinede fakat; "- Evli değilsen eğer?" "- Hayır ama Bakirede..." "- Olsun, önemli değil!" Çıkarır Hatice’yi İşten Hidayet, evlenirler nihayet Bu Evlilikten bir Kız Cocukları olur, Doğumda Kan kaybından Hatice sizlere Ömür! Kız Yetim büyür, evlenir ve Hidayet’e bir Kız Torun verir. "- Onlar erer Muradına, biz Çıkalım Kerevetine..." derken aradan koskocaman bir 35 Yıl geçer. Bir Sabah erken Hidayet Dede Günlük-Güneşlik bir Günde 7 Yaındaki Torunu Aliye ile El-Ele Haydarpaşa Ana garının -bugünki İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı’nın- ikinci Kat Merdivenlrini çıkmaktadır. Yer; Haydarpaşa Kültür ve Sanayi Fuarı. Konu; Masal Diyarı. Bölüm; Aliye’nin Hikayesi. Burası bir Zamanların İşçi Yatakhanesi. Duşları, Helaları, küçük Odaları, çift Katlı Ranzaları, Yemek Salonu ve Mutfak... değişmişlerdir mutlak! Yukarı kıvrılarak tırmanan loş Merdiven Boşluğu; Üstü kirli-beyaz, yer-yer çatlak, araları Sıvalı-tozlu. Duvarın altı; Yarısı yeşil Safran Boya, Tavan Kireç-Badana -eskisi gibi hala- Sona beş basamak kala loş bir Koridorun Ucu doğdu. -Dışardaki Aydınlığa ne oldu?- Sondan dördüncüde Koridorun Tavanı ve göründü Lambalar. Üçüncü Basamakta karşılıklı Odalar. Son ikincide belirdi geniş Çerçeveli, Tahta yalın Kapılar, Son Basamak Ele verdi, Sırt Duvarı isli-pisli, Dilim-Dilim gri, Döküm Kaloriferleri. Yanıyor burha! -sanki Kış ortası- Ya Hidayet terli, ya sıcak burası, yada Mevsim başkası? - Yaz değilmiydi Dışarısı?- "- Dırrr..." diye zıylayan bir Zille Makinist Hidayet kendine geldi. Koridorun Dibinden birden Yeri yalayıp gelen yeşil Dalgacıklar belirdi, -Köpük Uçları sarı idi- Noktacıklar sivrildikçe-sivrildi, çalkalanarak çarptı birbirine, kıvılcımlaştı, Sıçradı Tavana, tırmandı heryana, değdiği herşeyi Parlak Aydınlatarak -Hidayet ve Aliye’yi bile- Kenarları kalın Konturlu Çizgi Filimleri gibi, Metal-Yapay bir Elbise giydirdi. -Yada Hidayet’e öyle geldi- Renk Şöleni yaklaştıkça-yaklaştı, Ayak Uçlarına ulaştı, Şaşırdı Hidayet; "- Dikkat et!" diyerek Aliye’yi gerisine aldı. Karşılıklı-Yanlı açıldı Kapılar, cıvıl-cıvıl Çocuklar dışarı fırladılar, ardındanda Masallar; " Omuzunda Papağanı, 7 Derya Kaptanı Denizci Sinbad Çocukları takmış peşine Pupa-Yelken geliyor. Uzun, önü açık, Yakası kalkık, kırmızı renkli Altın İşlemeli Kaftanı Yerleri süpürüyor. Bir Gözü kapalı Bağcıkları arkadan bağlı kara bir Kapla, yarım görüyor. Bir Çocuk onu Eteğinden çekti. Durdu, döndü, Cocuk Elindeki Kalemi uzatarak gülümsedi, Simbad Çocuğa baktı Bel Kuşağından eğri Saplı Kamasıyla, Kırma Tabancası arasından bir Fotoğraf çıkardı, imzaladı. Gülümseyerek Kalem ve Fotoğrafı Çocuğa verdi. Bilsen Çocuk ne sevindi. "- Hayret!" diye şaşırdı Makinist Hidayet; "- Dün Akşam okumamışmıydım bu Masalı Aliye’ye, iyi uyusun diye, Rüya görüyorum herhalde?" "Pamuk Prenses El-Ele tutuşmuş 7 Cücesiyle karşıdan çıka-geldi. Sinbad, bir Adım gerileyerek yana çekildi. Üstü uzun Tüylü geniş Kenarlı Gemici Şapkasını Başından çıkardı, Saygıyla öne eğildi, Şapkasını Yere yelpazeledi ve Pamuk Prensesi selamladı." Aliye bağırdı; "- Merhaba 7 Cüce!" Çocuklar alkışladı. "Biri Somurtkan, biri sevimli, en uzunu Bilgiç, diğeri saf ve iri, en Şişmanı aşık olanı, en zayıfı daha Çocuk, en küçüğü akıllı hepsi beyaz Sakallı, hepsi Yerden bitme, Hepsi yeşil-kırma uzun Küllahlı ve hepsinde aynı Elbise." 7 Cüce Aliye’yi selamladı. 3-5 Çocukta Neşeyle bu Guruba katıldı. "Koridorun öbür Ucundan gaklayıp-guklayarak Zümrüt-ü-Anka Kuşu uça geldi. Baş, Kanat ve Kuyruk Tüylerindeki Güneşin 7 rengi değdiği herşeyi aydınlattı. Tavandan yeşil Sarmaşıklar etrafında 1001 renkli Damla-damla dolana aşşağı Çiçekler sarktı. Ağaç Dallar Duvarları deldi, Masal Yeri vahşi bir Orman oluverdi." "- Rüyanında böylesi!" "- Efendim?" dedi Aliye Dedesine bakarak. Hidayet Masaldan kurtaramıyorduki kendini; "- Ben birşey demedim!" oldu Cevap. "Kırmızı Çizmeli Kedi çıkarmış Çizmelerini Eşşek-Köpek-Horoz Üçlüsü Bremen Mızıkacılarına Yalın Ayak, Kedi olarak eşlik ediyor. Fareli Köyün Kavalcısı takmış Peşine Çocukları gülerek Dans ediyor." Aliye’de o yana seyirtti, Hidayet onu Kolundan çekti, bıraksaydı belkide Torununu kaybedecekti. Dev Hagrit’in önünde Hary Porter, Roy, ve Harmine Kol-Kola yürüyor. -İlk Filimlerindeki gibi yaşlanmamış hepsi- hala Çocukça gülüyor. Üç sihirli Sopa; "- Sim, sala bim!" diye ateşlendi. Kıvılcımların Işığında Ezop, La Fonten, Grimm Kardeşler ve Nasrettin Hoca Sahneye geldi. "Eşşek anrdı Ahırdan, Kaplumbağa üzerinde yan-gelip-yatmış Tavşan, Yarışta Hedefi gözlüyor, Yaşlı Kurt Ayak Uçları Unlu, Dadılık ediyor 7 Keçi Yavrusuna, Karınca, kararınca Cır-Cır Böceğiyle Şarkı söyleyip Dans ediyor, Aptal Tilki paylaşıyor Peyniri, Kurnaz Karganın samimiyetine katık, Ali Baba Kardeşi Kasım’a veriyor Ekonomi Dersi, 40 Haramiler Alın Terini keşfetmiş, Haydut değiller artık, Kırmızı Şapkalı Kız itiyor Tekerlekli Sandlyesini Yalancı Kurdun. Ağzı kocama, Gözleri büyük, Kulakları uzun, Alis sohpet ediyor Harikalar Diyarından çıka-gelmiş Hayvanlarıyla, Gülüver, Karınca Boylu Düşmanlarıyla haşır-neşir çekişiyor hala, Keloğlan, Kör-Dadal-Malkoçoğlu ve Tarkan’la Omuz-Omuza Reklam Panosu önünde Çocuklara Poz verip Fotoğraf çektiriyor, Uçan halı üstünde 4 Kişi geliyor; Sihirli Lambasıyla Allaaddin, yanında Lambanın Devi Dağduman, Mahalla Köpeğim Duman ve Peter Pan." "- Dağn!" diye vuran Çan Sesiyle Karşılı-yanlı Kapılar açıldı yine. Masallar girdi içeri, yerli-yerine Çocuklar üçüncü Kata seğirtti. El Sanatları, Hüner Atolyelerine gitmeye. Tahtadan Kol ve Bacakları, Meşin Mentşeli Eklemleri ve Yalan söyemekten uzamış yuvarlak-sivri Burnuyla Koridorda sadece Pinokyo kaldı. Yalancı Kukla Hidayet ve Aliy’ye yaklaştı; "- Bitti!" dedi; "- Biten ne?" diye Hidayet usulca fısıldadı; "- Masal Diyarı!" ve gıcırdayan Eklemlerinin üzerinde yalpalayarak döndü arkasını son açık Kapıyı arkasından kapayarak kaybolup-gitti Her ikiside şimdi ikinci Katın eski İşçi Yatakhanesi 213 Numaralı Odanın önünde durdu. Girdiler içeri. Odada iki Katlı bir Ranza, Naylon Muşambalı bir Masa, iki Sandalye, eski bir Dolap, Duvarda bir Tahta Raf Kitap dolu, Aliye, Ranzanın Kenarına Hidayet’in yanına oturduktan sonra yorgun Bacaklarını kırıp-çekti Karnına, Başını Hidayet’in Dizine koydu yayıldı Yatağa; "- Lütfen Bana Annemin Hikayesini anlat!" dedi. Hikaye bittiğinde Aliye çoktan uyumuştu. "- Tak-tak!" diye Kapı vuruldu, Rıfkı girdi Odaya. -Hidayet’in Köylüsü, aynı Zamanda Oda arkadaşı- "- Pişşt!" dedi Hidayet Aliye’nin uyanmamasına dikkat ederek. Haydarpaşa Garının üçüncü Katında Misafir Lojmanları var. Mühendisler, Kalantorlar, Yüksek dereceli Görevliler, Yabancılar ve Hanımlı Ailelere Özel orda kalırlar. -ki bu üçüncü Katı daha sonra Ziyaret edeceğiz- vede bu Köylü Rıfkı’nın Hikayesini bir Güzel orada dinleyeceğiz. |