Mavi yağmurlarınla yıka beni gurbet kokmasın üstüm başım
ah ; temmuz ,
bi bil sen nasıl da bir çocuk kalbim olur izin zamanı gelince ben çiçeklenir yüzüm gözüm her yanım ütülerim yazlıkları , ağustos böceklerinin çığlıklarını duyar gibiyim meltemli rüzgarların yüzümde gezinir buram buram özlem yollarda saçlarım birbirine eklenir yol olur sılanın yolları vinyetini kara borsa satar gurbetçilere pusu kurar köşelerde gölgeler yorgun gurbetçinin kuş uykusuna sıla yolu çile yolu olsada gümrüklere dolup taşacağız yine bu yaz pişsemde o uzun konvoylarda ruhum ipek böceği olur kozasından çıkıp kanatlanmak ister gökyüzüne memleketim gelirsem tut bırakma beni tut ellerimi durduğum bu yer de yabancıyım mavi yağmurlarınla yıka beni gurbet kokmasın üstüm başım kimse bilmesin ,sen/de ben yabancıyım ekmek ,çay şeker alınca bakkaldan yabancı olduğum anlaşılmasın emi gurbetçi demesinler . güneş gelirsem altın ışıklarınla yak soluk tenimi buğday başaklı rengimi gurbet elde yedi gri böcekler gelirsem güneşinle yak beni mavi yağmurlarınla yıka beni gurbet kokmasın saçım başım gurbetçi demesinler ....../ nur |