hezeyânı hâl
kaç kelam yaktım
karlı kış akşamlarında kaç çıra yardım kalbimi kaynatırken âtinin kazanlarında gülen gözler gördüm tavanarasında bebekleri sarkmış pencerelerden ekmek kokusuna kanmış halimle ben meded umuyordum buğday benizlerden seviyordum sokakları sokaklar ömrümün kuru dalları güllerin yortusu yaksada tenimi buz kesiliyordu senden arta kalanlar arta kalanlar yalanlar deliğine sığmayan yılanlar yılanını sevmeyen adamlar hep bu sebepten kayboldular şehrin görünmez hücrelerinde... sükût saklamıştım oysa derin dondurucusunda sînemin bu yüzden harcadım kelamlarımı kolların.. uzantısı gibiydi yolların hiç bir yorgan altına saklanamıyordu yalvarıp yakarışları karadulların.. yangınım bu yüzdendi yağmalamalarımda kulak zarımı delen gürlemelerden boşalan sicim sicim ağlamalarımda.. bu yüzden yıkandı harflerim yazamadan adressiz mektuplarımı her kar tanesi kor olup düşüyorken üşüyordu ceplerimde ellerim yüreğim? yok.. o üşümeyi bilmez yârin nârına düşüp yanmış bir kere.. |