KURU BİR AĞACA DÖNMÜŞ UMUTLARIMUmut yoksulun ekmeği Umut katıksız sevgi Güne düşen yaprak Avuçlarımda toprak Tan vaktinin ilk ışığı Bir yudum su Cana can katan Üşüyen ellerime ısıttığım kor Kırık gönüllerin penceresinden Gel gir içeri Boşa geçiyor gün dediğin Birbirine benzeyen yalnızlığın Seni uzaktan görsem tanıyabilirmiyim Kime neye benziyor şeklin Bir saman alevi gibi Daha kundağındayken günün Geceyi hatırlatan yüzünün rengi Gökkuşağına benziyor mu? Tamda yaklaştım derken Ayak seslerini duymuşken İstasyondan bir tren gibi sessizce gidişin Kıl payı kaçıyorum seni yeniden Her gün yeniden bir umudun peşinden Kovaladıkça kaçan şaşkın Kelebeğin rüyasında Güneşin kızıl saçlarını okşuyorum Mavi bir ışığın Aklanmış kara bulutu yoldum ellerimle Kıyamet öncesinde kıyılmıyor yaşanan zaman Beyaz zambak kokularını gül suyu dökmüş tenine Seher vakti üstüne düşmüş üşümüş bir yaprağın Sana zamanlar mı yok yalan dünya Ay ışığı düşmüş gözlerine Bin yıllık sevdalar sende Her gün kederlerin geziyor yollarda elleri ceplerinde Umutların çuvallar dolusu Yollarda başıboş yalnızlıklar kol geziyor Ezip geçiyor hayat elleriyle dokunduğunu Kızılca kıyamet ne hikmetse Kapı eşiklerinde basamak Birbirlerini çiğneyip geçiyor insanlar Hak hukuk solda sıfır Umut yoksulun ekmeği .. 05.05.2015 Nurten Ak Aygen |