Gölgeler de tutsaktırKendi esnekliğinde ölüyor her şey Ayaza meyilli sislerde duruyorum Köpekdişli bir bulut bakıyor kentin peyzaj bataklığına Vaktidir gitmenin Vaktidir Bulanık bir tabloyu kapatıp Ilık rüzgâr esintisinde toprak ve ritüel Oraya bakan kara kapılar, günbatımında yapraksız gövde Uzanmalıyız Gâh taşa, belki de öte bir gölgeye Yüksek bir yere yuva yapıyor kuşlar Çamurlu güneşte yankısı alacakaranlığın Her taşa kalbim değer de, taş türkü söyler boşuna. Kalkınca ayağa nehirler Akşam ateşi Sıtma nöbetlerinde Kuzeye git, çığlıklardan ve balkonlardan dökülür Dört yanı keder Dört yanı sallanan akasya ölüsü Karmaşık gezintili salıncak, dağ başında yalnız büyüyen ot Suçlama gözlerimi İnanılması zor bir yağmur parlıyor Büyülü sazlar arasında bir ceylan gibi titriyorum Nefes almaya başlıyor toprak / Biz bir gemi gibiydik Yelkenler yırtıldığında ağladık, ağladık ağladık Oysa çoktan yolculuğa hazırdık, bir deniz üstünde Karşı tarafta Sesimiz alataşlı Sesimiz tutsak Kök salmaya hazır bir tohumu kıskandım Verin beni onun kalbine... |
Tebrik ederim Lacivert
Sevgimle