Senden
kaybolmuş yıllardan geliyordum
uzak yıldızlardan yalnızlığın içinden ve senden abartılı içimi hoş gör yüce bir dağ değilim ben duygularıyla yok olmuş düşünceden sana yeni nehirler devşirdim bazen düzlüğünde oyalandım bir mavinin bazen uçurumlarında kederden iki kişilik sıcaklığı artıyor sensizliğin sonu sende kaybolan sinemalarda arka koltuklara saklanıp gözlerini yuman bütün ışıklar beni yutsun ki sana aşkımı söyleyemedim duydum tabi ki duydum karanlıklar geçiyordu önümüzden ve içi boşalmış çiçekler akıyordu kadife yanaklı güllerin dinmeyen efsunlu sevgisinden bizi sokaklarda kol kola gezdirip mutlu ettiler kaldırım taşlarını mı sevmedik ya da balkonlarından düşüp ölmeyi mi düşünmedik ansızın içime yakınlaşıp kendimi güldürdüm takla atan palyaçolar kılı kırk yaran ip cambazları aşkımızın son aralığında yürüdüler uzun kırbaçlar şakladı yaralı kaplanların sırtında. |