BİR DESTANI OKUMAK
Bir Destanı Okumak
I Bir yanda bayram yeri, bir yanda garip garip ‘Ah vatan ah’ çekmez mi, ecnebi mezarlığı? Bir avuç toprak için gökleri yere serip Sırt sırta yatmak mıdır var olma pazarlığı? Hayat iksiri mi var ölümün peteğinde? Şu beyaz gül bahçesi kimlerin yattığı yer? Ne söylüyor şu yazı tepenin eteğinde? Biri anlatsın neden, “ bir devrin battığı yer”? II O/nurun son kalesi, ‘var’la ‘yok’un arası O/nur ki adı namus, O/nur ki adı vatan Dün kayıp, yarın meçhul, gün mü? Katran karası İnce, keskin ve ürkek, kızıl bir çizgidir tan Gelenler var havadan, karadan ve denizden Her cephe ayrı mahşer, yaklaşmakta kıyamet Ölüm getirmekteler altı yüz yıllık izden Aklın bittiği yerde, insan çuval çuval et Uyan ey uyuyan dev, silkelen ayağa kalk Özlediğin gün bu gün tüm sancılar dinecek Bayrak sancılarında toprak, zaman ve bir halk Yer yıldız kaynamakta, gökten hilal inecek Bir devrin gömüldüğü tarihi yazmaktalar Dirilişin dehası ve inanmış bir nesil “Ya istiklal ya ölüm” mührünü kazmaktalar Namus için bin kere çıkmayan can taş kesil Çelikten duvardılar, etten, kemikten değil Kandilimiz olurken yüreklerinin yağı Eğil medeni vampir, asrın cücesi eğil Her ölüm bir diriliş, her yürek bir kaf dağı Kaç millet aynı anda yedikleri sillenin Nereden geldiğini seçemiyor, seçilmez Obruklar açılır da yerinden her güllenin “Çanakkale geçilmez! Çanakkale geçilmez! III Yırtılan her damarın oluk oluk kan atsa Ati bıçak sırtı mı, izini süreceksin Ölümün kıyısında var olmak bir sanatsa Bütün sanatkârları orada göreceksin Yüreğine çökmüş de hayâsızlığın kiri Atmak istercesine çırpınır durur sular Kağnıların sırtında gülleleri dipdiri Toplar; mağrur, muzaffer, sonsuzlukta namlular Ölür mü, vatan için toprağa düşen erler? Ne muazzam yanılgı mezar bilmek her taşı Her biri bayrak için bayraklaşan mermerler Selam kınalı kuzu, selam Seyit onbaşı Selam şanlı ecdadım, selam asrın Önderi Tarih hiçbir destanı bu kadar övmemiştir Hiçbir beden ölümü, hiçbir bayrak gönderi Hiçbir bedel yerini bu kadar sevmemiştir… Çanakkale denince içi titremeyen kul Ya yüreğin körelmiş ya senin ruhun sağır Bu vatan senin değil, kendine bir vatan bul Bu bayrak büyük gelir, bu destan sana ağır IV Anlasaydık O ruhun milyonda bir yanını Bilseydik nerden geldik, nasıl geldik ve kimdik İçmezdi bunca kardeş, kardeşinin kanını En başta yürüyorduk omuz omuza, dimdik Gidenle övünmekten geleceği unuttuk Ne endişe taşırız, ne hicap duyuyoruz İkilik fetvasıyla ayrı ayrı saf tuttuk Bir destan gölgesinde yüz yıldır uyuyoruz Artık silkinelim mi, ayırmadan ırk, dil, din Bütün yollar Gazi’nin baktığı yöne çıksın İki yüz elli üç bin Mehmet oğlu Mehmedin Varisiyim diyenler bir adım öne çıksın. Şefik Tiryaki Her destan bir kere yazılır. Geriden gelenlere onu layığı ile okuyup anlamak düşer. Tarihe yön veren şanlı destanlarımızın kalem erlerini rahmet ve minnetle yâd ediyorum. |