SARKACI YÜREĞİN...
Ölü saatlerdi
Dinginliğin rehaveti Çökmüşken omuzlarına Ölü yüzlerdi bakmaktan İmtina ettiği. Yareni, sevdiği, sevdiceği Bir adım uzağında, Kıyısında düşlerin ötelenmiş Hatta bitimsiz belki emsalsiz Sükûneti yitip gitmiş Bir ömrün kıyısı belki de Hepten kırık bir kalp. Adeta çileli bir derviş… Nihayete ermiş bir romanın En silik karakteri Görüp göreceği en güzel kadın Ömrü hayatında, Azıcık örselenmiş Fazlasıyla pervasız olsa da. Doyumsuz bir ruh Döngüde haiz olunası O muhteviyatın en dibinde. Bir kadın nihayetinde; İmgesi masumiyetin beyaz iken Pürü pak o sedef teni Kar tanelerini kıskandırırcısına. İki dünya birbirinden bağımsız Sevda belli ki zamkı Tümlerken aşk. Mizacın kısık ateşi Ne tek bir nefes Ne bağnaz bir nefis. Buruk bir sona tekabül ederken İsimsiz varlıklar Bir o kadar izafi Devinirken o engelli mesafe. Hadi artık çekidüzen ver Şu sefil yadsımazlığa, Demek bile sıra dışı Yine de sığınmak kâfir kelimelere Yazarken o kalender meşrep mürekkep. Mümkün mü sindirmek o mahmurluğu Sinmişken döngüye, Kaçak göçek düşlerin peşi sıra: Silik ne varsa aşka dair. Nereye savrulursa savrulsun Adı Araf her daim Sarkacı o sefil yüreğin. |