KURU GÜRÜLTÜYE ŞİİR YAZMAK
Ben ıslığı dudağında kurumuş bir çobanım
Çürük ruhlu kadınların sokak arkalarında vurulduğu Ellerimin kentinden göçtüğün günden beri Sır tutmuyor aynalar Ruhum bana yabancı Yıldızları indir pencereme düşür saçlarımdan ayaklarına Katil gülüşlü ruhların cinayetine kurban giden rüya avcısı Çocukluğumu çalıp giden adamların Gürültülü gülüşlerinin vurulduğu gecenin ayazında Poyraza hüzün saklıyoruz Hüzün çamurlarında ayet olan dudaklarıma Kelimelerde boşaldı hayata küsülü yanım Sen kanatlarına kına yaktığım kuşların gürültüsü Ağızımdaki tek dişin feryadı Seni özlemeyi unuttuğumu haykıracaktım Kadın mezarlarının sergilendiği dağlara Sen dudağımın sağır yanı Kuru gürültüye şiir yazmak kadar uzun bir hikâyesin Saçlarına gölgesinde yolunu şaşıran ellerin Yüreğime hüzün ipleriyle attığın dikişleri sök Yokluğunu göm kurak çukurlara adımı yaz alın yazına |