'teniket'kadifeyi avuçlarken kekik kokusu karışır soğuk ve şişik bir hamur üzerine bir de saçların buruşuktur göğsündeki ben yüzün bi başka soğuk bu akşam on dakikalığına dışarı çıkıp geceye yürürken zaman bırak çıplak kalsın çarşafın teninden gün bilir yırtılmayı takvimlerden saçların dökülür göğsüme bir dolap gıcırtısı gelip geçer sebebi açlık bu kez açık, daha sakin olacağım insanlar bu yüzden kaybediyorlarmış, geliyorum yüzünü görsem yaşından aşacağım akşamı tutup naif sözlerin mandallanır mandallanmaz dudakların titrek bir farenin gülüşü mahallende sigara tüttürürken güzel kızlar geçermiş deniz bu yüzden buralarda mavi yeşil taşlar eğlenceli göğün altında senden bahsediyorum başından tutacaksın yılanı delice severken aşkı, nefret ederken de silmeyi eski bir külotla güzel siliyorsun göğsündeki dünyayı cüzzamlı dünyanın diklenen manastır ilahisi bu hırıltılar baldır aşağı kaçarken ışık delice düşür topuklarından kuru deriler yıldız sanıp kendini neyse ki zevk vermiyor bu oda terkedişten kalan damarımdaki kan, hayalin iliklerime kadar nöbet tutar aynı resim havaya sıkmakta kabiliyet ister ağzındaki havayı ağzımdan çıkalı reverans kılıklı birkaç söz çay soğur, su utanır mevzilendiğin yer de ateş gibi kıvrılıp, ağlarken ne zaman ölmeyi düşünsem, kaşlarından vurulur Frida ellerim yorgun turuncu umut, bir başka gün yüksek sesle okurlarken acıyı; tabutlar ayrılık taşır, şiirler yalnızlık |
Eksilmediği kesin.