Kaçışa gazelfabrika kentlerin karanlık sabahlarından yorgunluğumu alır mı ayak ucumdan ağır ağır ölüyordu yaşam assam kendimi yıldızın kuyruğuna... sevgi ya da para ölçme yollarında melekler bile titrek ürkek düşerdi gölgenin koyulaştığı sokak köşelerinde kaybolmuş sayılarla anımsardı maziyi damlalar tiril tiril dal uçlarında kalsa da bir avuç göz yaşı içerdi susuzluktan her şeyin uyuduğu yuvada sessizlik aralanıyor hüzün düşüyordu eşiğe bastonu her kaldırışında bir adım yaşlanıyordu umut yaşı sırtını sıvazlarken kalabalık haykırıyordu ve sen dönmüyordun geri hiçbir şey bulunmuyordu dönüşte dikenli bir çalılık inancıysa elleri kanayıp duruyor yüreğinde öyle belirsiz ki yitip gidiyor kanı tersine akıyor kimi zaman zaman akıp gidiyor dalgalardan ve yosun demetleri taşlardan bir paylaşım kalmamış aşlardan tüm ağırlığıyla çöküp kafama itip duruyor zaman birazcık ışık sızsa dışardan odanın bir ucunda kapkaraydı duvar ölmesine öleceğim de eve döner sarhoş acılı öyküsünü dinlerim geceye eş olur sabaha leş en iyisi yıldızın kuyruğuna asayım kendimi bırakın öyle öleyim bulut sürüsü okşar solgun tenimi ağlaya ağlaya rotasız |