TÜLEK DAĞI-III
Tutsalardı göl Hakan’ın sözünü
Yarınları garantiydi, ibretlik Söndürseler cahilliğin közünü Olacaktı ati, çantada kekelik Sabırsızca geri döndü o peri Bozuldu tılsımı açıldı kutu Servet geliyordu şöhretten geri Ol bakışla almasaydı kaderi Zoya Tülek Aktulpar’a binende Gaipten bir sesle açıldı kapı Hilebaz çeliği ‘pîri’ delende Suya başkaldırdı topraktan yapı O Tulpar ki şaha kalktı uzaktan Diyarımda aldı acı soluğu Kaçış olmaz ermemişe tuzaktan Havası ondandır, suyu, oluğu Kuşlar hasretini alıp getirdi Dediler burası vatan toprağı Ayrılık ömrümü yedi bitirdi Tükenmez ümidin, gönül sığnağı Sen olmadan devran dönse neyime Kurur kalır kemiklerim etlerim Tüleğinde oynar kuşlar deyim’e Cevap vermez kederlerim düşlerim Eski tüyler dökülmeden yenisi Getirmez ruhuma ılık bir nefes Yüzmeyi unutmuş Nuh’un gemisi Seninle bulacak yeniden heves Tüm canlılar sana derdin dökerdi Taşırdın omzunda küheylan gibi Unutulmasaydın kimler bükerdi Açılmış başını, baharda tipi Abdurrahim KÜÇÜK Aktulpar : Zoya Tüblek’i atı PİR :Hızır Tülek : Hayvanların eski tüylerini döktükleri yer |