Hiç yapmadığımı bir şeyi burada yaparak, Gürültüyle çayımı karıştırarak, Kaşığın cam bardağa ahenkli bir tonda tonlamasının yanında Alaca karanlıkta zaten küçülmüş gözbebeğimi daha da kısarak, Çayın buğusunu burnuma çekiyor, genzimde buğulandırarak, Gönlümün gökkuşağına gönderiyorum...
Lobinin denize bakan tarafının tamamen camdan yapılmış açılmışlığında, Denizi görebilme gayretinde; Yanan mumların aksini Ve loş avizelerin akislerini Takip ederek perdelerin kıvrımlarında kayboluyorum…
Çayı birkaç defa yudumlama sonrasında, Fark ettiğim çay tabağındaki yeşil nane yaprağını çayın buğusunda Biraz tuttuktan sonra, işaret parmağım ve başparmağım arasında Hafifçe sıkıyor, rayihasını genzimde hissedip tekrar çayın içine atıyorum.
Çayı tekrar karıştırıp buğusunu ve çayı girdaplayarak bir müddet seyrediyor, Yanan mumun kırık camdan yapılmış fanusu ışığındaki Titreşmelerine yüreğimdeki titreşmeleri Eş yapıp kıvrılan buğuları yukarı çıkıncaya kadar Takip edip oradan kayboluşuna endişe ediyorum...
Düşüncelerimin buharlaşması eşiğindeki benzerliğe hayret edip, Çayın sıcaklığını avucumda eritip, Bir yudum daha alıyorum.
Mum alevinin ince belli cam bardağın belindeki kıvrılışına, Kırılarak oradan, bardak tabağının porselen beyazlığına, Yaylar çizmesine inatla dokunmaya çalışıyorum. Sağ elimin işaret parmağı dokunmaklığına, Bardak bozuluyor, sihir bozuluyor, ritim bozuluyor. Daha bir dokunaklı oluyor, ağlamakla doluyorum.
Bardaktan yudum alırken fakettiğim; kaybolan çayın sıcaklığına, Karları kora çeviren sevdalı yüreğin korunu ekliyor, Dudağım yanıyor, Muzip bir gülüş duyar gibi olarak hafifçe irkiliyorum. Sanki koyu bal rengi göz ışıltılarına, Mum ışığı yarenlik etti sanıyorum.
Titreyen mum ışığı sönecek gibi yapıyor, Yerini yarenlik ettiği gözlere bırakırcasına. Sonra vaz geçiyor, o da göz kırparcasına Üç defa ışığını azaltıp çoğaltıyor.
Şömine karşısındaki ten rengi koltuklar, Çıtırdayan odun ışığının titreşmeleriyle mumun titreşmelerini Eşleştirip eski bir Anadolu ağıdı destanlığında raksa kaldırıyor. Canlı piyano ve saksafon trendinin rindlerinde Solgun ışıkların naifliği Gamsız bir alemin ruh dekorunu demlendiriyor.
Tazelenen çay, tazelenen duygular, Tazelenen hasret, tazelenen iç çekişler, Tazelenen hayaller, tazelenen anlar, Tazelenen anılar, tazelenen zamanlar... Her şey taze burada, her şey, Tap taze yeni doğan gün gibi, mutluluk gibi bir şey…
Güneşin destan yazdığı bu diyarda, Güneş, ortak kabul etmese de yazdığı destanına; Şöminede çıtırdayan odunun ışığı, titreyen mumun alevi Hatta avizelerin loşumsu ışıklarının camlara Yansımalarının titreştirdiği oynaşlıklar adeta Güneşe yalvarırcasına bu destana katılmaya can atıyor.
Titreyen mum alevinin fısıldayarak, Tarihi görüntü verilmiş vazoya anlattıklarını, Tazelenen çay duymaya can atıyor. İçine atılan taze nane yaprağı, Bardağın dibinde bulunduğu yerde arttırarak kalp atışlarını, Yanlarına doğru yaklaşarak olanları anlamaya çalışıyor.
Çayla mum alevinin aksinin terslemecesine görüntülendiği, Kırmızı mermerin alacağının yansımışlığında Tiril tiril durulmuşlukta darmadağın olmuş heyecanlarda Sanki koyu bal rengi can özü pırıltıları Görmekte can havliyle yekiniyor.
Üçlü yiv şeklinde mermerden yapılmış kül tablası, Bir dumana maruz kalmamışlığın huzurunda, Müteşekkir bakıyor tatlı tatlı. Çayın buğusundan gelen dumanı içine çekerek oh etmenin şahikasında Mum alevinin titreşimleriyle oynaşıp duruyor...
Gözünü bir hayli kısmış avlanmanın dikkatine Odaklanmış avcının hareketsizliğinde Molalanan endişeler, alaca kuşağın alaca hoşluğuna Yaslanmış duygulara, Yerini terkederken, Hasretin has cansızlığı ölgünleşen Şömine alevine eşlik ediyor Sanki Esmeriçe...
Güneşin destan yazdığı bu diyarda, Güneş, ortak kabul etmese de yazdığı destanına; Şöminede çıtırdayan odunun ışığı, titreyen mumun alevi Hatta avizelerin loşumsu ışıklarının camlara Yansımalarının titreştirdiği oynaşlıklar adeta Güneşe yalvarırcasına bu destana can atıyor katılmaya, Güneşin destan yazdığı bu diyarda…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Güneşin destan yazdığı bu diyarda, Güneş, ortak kabul etmese de yazdığı destanına; Şöminede çıtırdayan odunun ışığı, titreyen mumun alevi Hatta avizelerin loşumsu ışıklarının camlara Yansımalarının titreştirdiği oynaşlıklar adeta Güneşe yalvarırcasına bu destana katılmaya can atıyor.
dil susmuş yürekte yazmışda yazmış ee yürek gülistan olunca anlatcağı çok şey olur ....bir rüya aleminde gezdim bu saatte çok güzeldi GÜNEŞİN DESTAN YAZDIĞI DİYARIN GECESİNDE ....gül damlı yor şiirin her hecesinde.....yüreğimi ısttı bir kış gecesinde saygılar...
... Güneşin destan yazdığı bu diyarda, Güneş, ortak kabul etmese de yazdığı destanına; Şöminede çıtırdayan odunun ışığı, titreyen mumun alevi Hatta avizelerin loşumsu ışıklarının camlara Yansımalarının titreştirdiği oynaşlıklar adeta Güneşe yalvarırcasına bu destana katılmaya can atıyor.
Titreyen mum alevinin fısıldayarak, Tarihi görüntü verilmiş vazoya anlattıklarını, Tazelenen çay duymaya can atıyor. İçine atılan taze nane yaprağı, Bardağın dibinde bulunduğu yerde arttırarak kalp atışlarını, Yanlarına doğru yaklaşarak olanları anlamaya çalışıyor. ...
Dil sustu... Yürek konuşuyor... Gönül güzel, kalem güzel, satırlar güzel...
Aşk düşünce yüreğe kalem dile geliyor... İlâhi muştular seslendiriyor...
"Dili yok kalbimim ondan ne kadar bî zarım " denildiği gibi ne söylense yetmez bu gönül erinin satırlarına...
Dilde zikir... Gönülde fikir... Her damlada bir nehir...
Gönül çağlayanından akan billur damlalar...
Aşk erine selam, saygı ve sevgiler... Rabbime emanetsiniz... Muhabbetlerimle efendim...