s u e d a
zaman yedi başlı ejderhaydı
sabah ezanları böldü uykusuzluğumu ve beş parçaya bölündü gün beş melek süslendi beş gerilla kuşandı beş asker beş pusuda beş tetiğe abandı beş ağıt aralandı beş sapandan beş harf gökyüzüne yollandı yollandı bak: s u e d a bayat ve küf kokan bir öykü olsa da bu bakışların yeni sürülmüş toprak kokusu her baktığımda yüzüne aydınlanıyor şehrim bakıyorum aydınlanıyor dağlar bakıyorum bulut bakıyorum güneş bakıyorum kuşlar havalanıyor asumanımda ne zaman yağmur koksa sokaklar geceye sıçrıyorum perdeler çekilip kapanıyor kapılar uzakta sınır boyları uzakta kan tutan bakışları aysar gözbebekleri gebe insanlar sınırlarda kana abanıyorlar sueda buruşturup at geceyi dağılsın öfkeler yeryüzüne rahmanın rahmeti gibi dağıt umutlarını unutma kahkahalarını da ve uzak dur korkaklardan dedim ya ejderhaları yedi başlı sesleri kurt uluması şekerleri renksiz ve tatsız ve sevdaları yalandır sueda sueda sus! sueda kalk! sueda otur! alinin attığı topu tut ortadoğuya düşen misket bombalarını da yengene söyle bir çay koysun ve toparlasın haritanın dağılmış taraflarını elbette arakanı da.. ne de olsa savaş ve barış sevgi ve nefret kan ve gül iç içedir dünyada her an başka bir rayihaya savruluyor rüzgarlar ve her an cehennemi bir acıya gebe hayat dediğim İzmirde ya da şemzinanda sana kınsız mısralar sueda keskin bakasın diye dünyaya sana keskin dağ fırtınası kokusu sana kahve rengi sana haki sana siyahın ve kırmızının binlerce tonu yani peşkeş çektim sadağımda ne varsa bitsin diye bu rezil yıllar yeniden yeşersin diye kırılan dallar bütün coğrafyalarda.. |