Rüzgar, Karanlık ve Suskunluk
Kapıyı dikkatlice kapatmıştım.
Bir kere daha kontrol ettim. Evet kapalıydı. Kimsenin gücü yetmezdi o kapıyı açmaya. Merdivenleri birer ikişer çıkıyordum. Ama ne fayda! Kapı aralanmıştı, Ben, benden geçmiştim. Her yerde matem havası vardı. Nedendir bilmem. Ama gecenin karanlığı, Güneşin yüzüne düşünce, Her yerde bir hüzün, Bir suskunluk, Bir matem karanlığı belirirdi. Nedir bu şehrin çektiği? Rüzgar bir yandan, Karanlık bir öte yandan. Yetmiyormuş gibi, Bir de bu suskunluk çöktü üzerine. Ne belalı bir çile bu? Rüzgar baş kaldırmış, Şehrin en derin yerinden. Günden güne bir parça alır kendine. Ne belalı bir çileymiş bu? Çepeçevre sarıyor her yanı, Sarmalıyor karanlık. Bitmek bilmeyen, Uçsuz bucaksız bu şehrin, Gözlerine mil çekilmiş sanki. Gözler görmez oluyor, Ne belalı bir çileymiş bu? Parçalanmış şehrin, Hüznünü giyiyor bulutlar. Bir o yana, Bir bu yana, Sallanıyor rüzgar. Ne alırsa kâr. Kafalar karışık, Gözler görmez, Yetmezmiş gibi dil de suskun. Ölüm yok ya bu şehrin son durağında. Kapıyı çalsam beni içeri almaz mı? Şehrin kapıları aralanmaz mı? Parçalanmış bu gönlün, Karanlık gecelerine, Bir göz ilişmez mi? Tuba ağaçları altında, Can ile Yâre secde etmez mi? İbrahim Halil ÖZLÜ Tarih: 10,12,2014 Saat: 03,57^de yazılmıştır. Şiirime UĞUR BÖCEĞİNİ layık gören kurula teşekkür ederim. |
Kutluyorum kalemini haz aldım okurken
Kalemin daim olsun
______________________________________Saygılar Selamlar