Kaybolan Samimiyet
Günün yorgunluğu vardı gözlerinde.
Adımları bir hammal adımları gibi; Ağırdan ağıra ilerliyordu. Dudakları kurumuştu adeta. Elindeki su şişesinden su içmeye dermanı yoktu. Susuyordu. Ayakları kendisini kaldıramıyordu. Bir köşeye geçip, Kaldırım kenarına elindeki defterleri indirip. Uzunca bir nefes aldı. Diyaframı alabildiğince nefesle doldurmuştu Bir solukta aldığı nefesi parça parça çıkarmaya başladı. Ayağa kalkmaya yeltendi. Lakin yorgundu. Dermanı yoktu. Bir müddet beklemeye başladı. Ne kadar masumdu bir bilseniz. Öylece oturmuş çevreyi izliyordu. Yüzündeki doğallık, Gözlerindeki samimiyet, Yüreğindeki sıcaklık, Kalemimi ağlatmaya yetmişti. Tren istasyonuna yakın, Harabeyi andıran bir evin, Birinci katında kahvemi yudumlarken, Penceremin kenarından perdeyi aralayıp, Uzun uzun seyre dalmıştım. Bu yabancıyı. Her hareketi ayrı bir ilgi odağım olmuştu. Hele o tatlı mı tatlı, Şirin mi şirin 5 yaşındaki çocuğa elini uzatması, Onunla oynaması, Onu kucaklaması, Onu öpmesi, Annesine ders verir gibi bir şeyler anlatması, İçimi kıpır kıpır ederken, Yüzümde bir tebessüm oluşu vermişti. Belli ki çocuk yorulmuş; Annesi de dinlenmek istemiş. Çocuktan ayrıldığı zamanı hiç unutmam. Sanki kendi çocuğundan ayrılıyor. Şöyle bir saate bakar gibi oldu. Ve zamanın su gibi akıp gittiğini gördü. Hemen toparlanıp, yola düşmeye koyuldu. Gidiyordu, Gözlerimin önünden, O samimiyet, O içtenlik, Kaybolacaktı. Bir daha görünmeyecekti. Ne yapmalıydım? İçim içimi kemirirken, Adımları benden uzaklaşıyordu. Koşa koşa aşağı indiğimde, Adımlarından geriye bir iz kalmamıştı. İbrahim Halil ÖZLÜ Saat: 16: 56 Tarih: 10.12.2015 |
Gitmişti.
Ve kayıplara karışmıştı...
değerli kardeşim yüreğine sağlık çok güzeldi çalışmanız kaleminiz varolsun
saygılarımla
zaralıcan