S'ye Mektuplar 7
S’YE MEKTUPLAR
---7--- “Merak etme, gideceğim. Gitmeye çok alışığımdır ben zaten ve kalmayı hiç beceremedim. İnsanlar beni nasıl terk edeceklerinin derdine düşmeden daha, ışığımı söndürdüm; hiç var olmamışım gibi. Kimseyi zora koşmadım, gölgemi bile anımsatmadım. Mutlu mesut bir başkasına gidiverdiler. Varlığım için üzüntü duymalarına gerek kalmadı hiç. Ya da korkmadılar benden. Umursamadığımı biliyorlardı. Aslında ben zaten, aşkın varlığına da hiç inanmadım. Zaten ben hiç âşık da olmadım. Çiçekler açmadı içimde, uçmadı kuşlar aklımın köşelerine. Ve, aslında hayallerimi hep başkalarının yüreklerinden çaldım. Ben yetenekli bir hırsızım. Öyle garip garip bakma, üzülecek ne var ki? Söylemedim mi sana? Yağmur yağar bazen, perçemlerimde saklarım yağan yağmurları ben. Öyle zamanlı zamansız yanaklarıma akıtırım. Hiç gerçek olmadı gözyaşlarım.” İnsanın arzuladığı bir sevilmek var. Çok önemli geliyor bu. Arzusunda kaybolduğumuz ne kadar aşk kaldı diye düşünüyoruz belki. Ve acısında kanadığımız ne kadar yara… Yaralar… Artık yoklar. Sevmeye yaklaşmak kendine yaklaşmaya benziyor. Yeşili görüyorsun, sonra maviyi… İçini görüyorsun çiçeklerin. Göğünü görüyorsun kalbinin. Öyle bir görüyorsun ki kendini, biliyorsun artık; yıldızların denizlerle birleştiği bir yer var. Yükünü aşka bırakıyorsun, o yere yürüyorsun. Biz birbirimizi biraz geç bulduk belki. Öyle ya. Kendimiz olmakla gurur duyamıyoruz. İnsan kendi olmalı mı, kendini bulabilecek kadar yaşamalı mı? Uçurumlarını görmeli mi, o uçurumlardan düşmüş bedenini seyretmeli mi? İnsan kendinden nefret ederken, bir başkasını sevebilir mi? Sevebilirdik gerçi. Sen ve ben korkunun adını ve birine sözler verecek olmanın bize yüklediği yükü bilmeseydik… O ağrıyı en ince ve en kanamalı yerlerimizde hissetmeseydik. Âşık olmak yakmıyor olsaydı canımızı. Tutunabilseydik… Ayrılmayacağımız yalanına inandırabilseydik kendimizi diğer tüm insanlar gibi… Bir gün birlikte uyuduğumuz ve birlikte uyandığımız o yerin, kokumuzu unutacağını bilmeseydik. Bilmeseydik gözlerimiz yabancılaşacak birbirine… Ve… Sana dair öyle çok şey eksik kaldı ki içimde, hiçbir şeyi tamamlayamıyorum. Bazen yaşadığım hayatın bir parçasını koparıp sevmeye çalışıyormuşum gibi hissediyorum. Fazla zorlama geliyor bu. Sonra, bir şeyleri sevmek üzere olduğumu fark ediyorum zorlanmadan. Bu kez o şeyler beni ve bu hisleri yapmacık buluyor. En çok bir damla yaş oluyor gözümde, sonra yine donuyor ve bir heykele dönüşüyorum. Çünkü o gözyaşının bile hiçbir şeyi değiştirmediğini iyi biliyorum. İçimde yarım kalan bir şarkı ve yarım ama etkili bir korku var. Hani okyanuslara âşıksındır ve tam atlamaya, kavuşmaya karar verdiğinde o okyanuslar da denizler gibi ortadan kayboluverir ya… Ve adını, kokusunu hiç bilmediğim o okyanuslardan biri olursun sen de sonra! Ve belki, birlikte yaşlandığımız bir hayal kurarım sonrasında ben Kitapları, uçurtmaları ve martıları birlikte severiz, birlikte ölürken… Evet, sevebilirdik birbirimizi. Bütün yarım kalmış şarkılar adına ve tüm aldatılmışlıkları bir kenara bırakarak… Bilmeseydik aşkın ağrısını. Aşkın kanamaktan yorulmuş, o iyileşmez yarasını… ASENA GÜLSÜM GÜNEŞ |
çok güzel buldum hepsini....
tebrikler...