Kendisini Sütyeni İle Asan Kadın
güneşin gölgesini kaybettiği şımarık bir umarsızlığın siyaha çalan demindeyim
Oysa yalnızlığın ve sensizliğin gölgesi düşüyor hayatımın duvarına Soğuk önce parmak uçlarıma değiyor,parmaklarım kendi bedenime Sana şiirler yazamıyorum yakamozdan cümlelerle Güneş gölgesini, yürek sevdasını, ruh cismini unutmuş çoktandır. Her hatırladıkça unuttuğumda bir yanılgıya dönüşüyorsun titreten üşümelerinle. Ayak izlerine basıyorum senden habersiz. Dudaklarını okuyorum güya yalandan. Sonra yalan söylüyorum kendime. Kendimi öldürüyorum aldırmadan paslı bıçağın en kör yerinde Kör oluyorum acıya tanıklık ettiğin gözlerinde. Gözlerim, gözlerin olsun istiyorum. saflığın sen halinde Baksana... Kaç zaman oldu yazmayalı. En son senin kibrit kutuna yazmıştım en ateşli cümlemi. Utanmıştım ya hani. Hani aşka yanacak, aşka acıkacaktın! Şöyle adam gibi yemek yapacaktın. Kibritini çakıp karanlığa, sana yazdığım cümleyi okuyacaktın. Beni düşünürken, hem kalbinin hem yemeğinin dibi tutacaktı. Tüm hayallerini yeniden yıkayacaktın hayatın en kokulu deterjanıyla. Güneşimden öpecektin, benim için ağlayacaktın Ertelenmiş hayallerin, balı beleyen zokasıyım şimdi. Karanlığı, siyahı ve insanı bu kadar düşürmemiştim arkama... Saça düşen ilk beyaz tedirginliğindeyim Bir devrimcinin ilk firariliğinde Bile bile serseriliğim /Kocaman harflere rağmen Aşkın en –sen-halindeyim... Anlatacak ne çok şeyim vardı oysa Bakire kelimeler saklıyordum itirafın valizlerinde. Meryem sevişmesiydi. Hamile kalınmış, baba acılarının ağulu karınları büyüttüğü Kendisini sütyeni ile asan kadının ölümü isterikleştiren dehası ve hiç düşünmeden öldürdüğümüz o günahkar tanrı. Gülüp geçiyorum şimdi karıncanın feryadına Buğulu camdaki sevgi sözcüğünün ve parmakla çizilen kalbin bozulması ömrü bu. Anlamsız geliyor bana baba ve anne ölürken tanrının yaşaması. Cetvelin icadı,düz çizgi, dört köşe seramik, dört işlem, arom bombası, amonyak ve nikotin. Çelişkinin matematik bilmem neyisiyim anlayacağın şimdi. bir düştü bu sana anlatmayacağım renkli camlardan koparılmış uykunun en aykırı yerinden yansıyan... pişmanım desem yaşayamadıklarımdan kömürü elmasa dönüştüren zaman ve anlamını yitiren anlam tanıklığında itiraflarımı uzun saçlarımda saklıyorum. Jilet keskinliğinde bir fotoğraf belleğimde paranoyak anıları ekiyorum verdiğin kaktüstün yanına. yaprakların üzerine basıyorum tek tek isminin her halinde. aşkın belirsiz fiil çekimlerinde fillerin öfkesinde, çimenin ezilmesinde paslı yağmurlarda, soluk gölgelerde dedim ya aşkın en –sen – haliyim şimdi tam da şimdi şimdi... |
Değişik bir tadı var şiirinizin. diğerlerinden farklı aşkın en –sen – halindesin şimdi
tam da şimdi yüreginde saklı.
güzeldi.
saygılarımla.