Ölmüş Olduğumu Reddettiğim Zamanlar
Yırtık kıyafetlerin yoksulluk belirtisi olmadığı zamanlarda sevdim onu; dermansız, çiçeksiz, camsız, penceresiz zamanlarda da.
Kalbimin dur dediği yerde ölmeyi bir kenara bıraktığım anlarda bile. İnsan kaç kere ölür ki? Mezarı insanından fazla, yaşayanı ölenden az, günahkarı bir sevap kadar bile ürkütücü olmayan bu dünyada, insan kaç kere ölür ki? Ellerimin çok üşüdüğü zamanlarda bile sevdim onu, bir otobüs durağı kadar etmeyen gidişleri binlerce kez gelişi ile müjdelenmediğinde bile. Ölmüş olduğumu reddettiğim zamanlarda bile kaygıyla karışık sevdim onu Zamane insanlarından bihaber uzak bir coğrafyada aşkın dilini yeniden öğrenir gibi elek elek eleyerek üstelik. Sevdim çünkü bu dünya fazla çekilmiyor da onsuz, sevdim çünkü başımı hiç okşamamış bir küçüklüğüm vardı. İçime içime çocuktum aslında. Bilhassa onu seven ona doğru gelen bilhassa koynunda binlerce kez yılan beslemiş bir meczup iken. Yok dedim sonra, söyleyeceklerim var ölmeden önce, dedim çünkü; fazlasıyla sevdim onu, dedim çünkü; hacmine ağır gelen bir duruşu sevabından üstün bir sevdası vardı. İçimi gördüğünde bir ağaç gibi bükülen gövdesine rağmen sevdim onu. Kaç menfez açtı içimde kaç bin yılı devirip geri geldi hiç bahsetmedim. Bahsetmedim çünkü; onunla bir çağ açmıştım çorak ömrüme, bahsetmedim çünkü; çürüyen yanlarımı artık ondan başka kimseye emanet edemezdim, Yüzünde bulduğum kayıplarımı, gömdüğüm ve adını aşk sandığım sanrılarımı, ölülerimi ve ellerimi biraz daha damıtmak zorunda olduğum zamanlarda bile sevdim onu. Ardımda bana yetişmeye çalışan bir tanrı, içimde ona ve göğe inanan bir kız çocuğu, çok iyi biliyordu aslında oda bunu, boynu adaletsizliğe direnen bir meşale, saçları zaten bu yetim ülkeden sınır dışıydı, sevmem için onu önce beni yarattı tanrı; yarattı çünkü mülksüz bir eylül ayından başka hiçbir şeyim yoktu, yarattı çünkü; sancılarımızın toplamından çıkarılacak henüz bir sürü acı vardı… |
Huzur şiirdedir…
_______________________________Saygı ve selamlar..