Dağlar Ağlar
gözlerine bakmayı uzatıyorum başımı eğip
yağmurların yağmaya utanmadığı mavini içip bulut geçmez diyorlar bir çocuk başını göğe erip çiçekler derse dağlar ağlar dalgalar ağlar göz yaşlarımı gören nehir hayır ben bu bitişik doğanın hüneri değilim hem ağlamayı da yeni öğrendim zaten seneler oldu kenarı ağaçlarla yüklü bir patikadan geçmeyeli annem babam öpmeye doyamadılar beni burnum kolum ağzım uzadı o gece ilk defa sert ve nemli bir döşeği huzur bildim sevdim sevildim bir türlü sabah olmadı vadiler karıncaların titrek adımlarına kapılıp şarkı söyledi kilometrelerce dişimi sıkıp denizlerin kara suyundan bir yudum bir yudum bu uzayan yolculuğun sonunda kumsaldaki taşlara sarılıp susuzluğumu bilmiyorum bu koltuk desenleri rüyalarımı bölüp duruyor anne uyuya bilir miyim saçlarına sığınıp üzülme desen ellerine sokulup uyabilir miyim bir daha nasıl unuttum bilmiyorum çok çabuk oldu ağaçlar ırmaklar çok çok yeşildi her şey ve umudum dedemi sordum kuşlar havalandı birden bire öyle anımsıyorum kızıyordu bana sevmesini bilmiyor bu çocuk bahçeleri oysa ben uzun kılmak için hayallerimi yüzünüzle yıkıyordum düşlerimi her gece bulutlar uyanırken yağmurların şefkatini beklemek sabah olana dek bu mezarın içinde. |
ne kadar dokunaklı içten yürekten sızmış gelmiş bize şiir olarak
kutlarım kalemi