Küçük Kelebek
beyaz dalgınlık diyorum
bana geri dönünceye dek beyaz dalgınlık pekiyi işitilmiş bir soru üzerine yükünü eksiltmek için kılını kıpırdatmadın gece soğuktur deyip kaçtın sanki otuz beş numara bir ayakkabıyı giyecekmişsin gibi sakallarından sarkan beyaza ar geldi çocuk olmak sıkarak dişini zincirlere baktı demir topuzların boynuna dolanan atkı gibi üşüyordu gemi üşümemek için mi yoksa dans eden denizin zoraki gücüne boyun büken bir sıkılganlık vardı üzerinde elime alsam üzülecekti sığ hayallerin kımıltısız küçük okyanusunda kaptansız kalacaktı beyaz yüzü masalar korunaklı ışıkların altında uyurken rüzgarın kısık sesiyle ellerini mum ışığında yiyen aşıklar mutlu olmuşlarsa kime ne hem balıklarında bir kalbi var biliyorsun iki demli çay molasında gözleri ışıltılı uykusu gelmiş kayalıklar çıplak dalgalarla sevişiyor daha ne istiyorsun daha ne istiyorsun tarihin sana değen hışırtısından bi haber ve gümüş kanatlarını kıskandığın martı ölü yavrusunu denize atarken bile mola vermiyor uçmaya koşarak anlatılır bu sevgi koşarak anlasana beyaz dalgınlık diyorum bembeyaz tabanları buğday sarısı gitmeler sefaleti kirpiklerini kapatarak unutan biri için hiç de zor değil pencereleri örtmek lakin hala üşüyor sol yanıma konan küçük kelebek. |